Kurban Bayramı bitti. Tatil de. Fakat, "9 gün tatile doyamadım, daha isterim" diyenler üzülmesin. Bizim ülkemizin kanunları, tıpkı kiracı gibi tatilcinin de yanında! 15 gün sonra Yılbaşı. 1 Ocak 2009 Perşembe günü malum, tatil. 31 Aralık 2008 Çarşamba öğleden sonradan başlar tabii. Eh, hafta sonu ile tatilin arasında bir güncük bir mesai günü kalıyor, Cuma. Büyük ihtimal o da tatilden sayılacaktır. Etti mi size 4 gün?!.. Buna 9 gün Kurban Bayramı tatilini, 9'da Ramazan Bayramı tatilini ilave edin ve üst üste toplayın. Ne etti? 22-23 gün tatil değil mi? Bu 23 günlük tatil ne kadarcık bir sürede oldu, biliyor musunuz? 30 Eylül 2008 gününden bu yana. Yani, üç ay içinde. Üç ayda 23 gün tatil!.. Daha bitmedi. Bu üç aylık zaman diliminde 20 gün de hafta sonu tatili var. Üç ayın neredeyse bir buçuk ayı tatil. Buna ne denir biliyor musunuz? Yeme de yanında yat! Haaa, bununla bitse yine iyi. Dokuz gün tatil yapan bir kişinin işe adapte olması için de en az dokuz gün lazım. Dağılmış, gevşemiştir çünkü. Türkiye'de kriz var deniliyor. Yalan! 3 ayın yarısını tatille geçiren bir ülkede krizden bahsedeni döverler. Sakın, öyle bir şeyi bahis mevzuu yapmayın. Bu neye benzedi, onu da anlatayım. Sovyetler Birliği döneminde adamın birisi alışveriş mağazasından içeri giriyor. Boru değil, mağaza bu. Elini kolunu sallaya sallaya dolaşacak değil ya! Daha kapıda sormuş görevli: "Nereye gidiyorsun?" Ayakkabı almaya. "Bu taraftan" demiş. Uzun bir koridordan sonra karşısına bir başka görevli çıkmış adamın. "Dur, nereye gidiyorsun?" Ayakkabı almaya. "Bağcıklı mı, bağcıksız mı?" Bağcıklı. "Bu taraftan." Adam gitmiş, gitmiş; bir görevli daha. "Dur, nereye gidiyorsun?" Ayakkabı almaya!.. "Siyah mı, beyaz mı?" Siyah. "Bu taraftan." Adam çaresiz, yine gitmiş! Dili sarkmış ama gidiyor. Bu kez başka bir görevli durdurmuş onu. "Dur, nereye?" Ayakkabı almaya!.. "Kaç numara?" 43!.. "Bu taraftan." Adamcağız bitap bir vaziyette 43 numara ayakkabıların satıldığı tezgâhın bulunduğu salona atmış kendini. Tezgâha hafifçe yaslanıp, "43 numara ayakkabı alacaktım" demiş. Tezgâhtar istifini dahi bozmadan; kafasıyla boş rafı işaret edip "Kalmadı" demiş. "Be adam, madem yoktu. Neden beni bu kadar yürüttünüz?" diye inlemiş bizimkisi. Görevli ciddi bir ifade takınıp şöyle demiş: "Boş ver ayakkabıyı da sistem nasıl, sistem?" Ben de diyorum ki, boş verin siz krizi. Tatil nasıldı, tatil?..