2007 yılı faaliyetlerini kadına, daha doğrusu kadın istihdamına ayıran Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (Türkonfed), Türkiye'nin önemli problemlerinden biri olan bu meseleyi kuru laflarla gündeme taşımak gibi bir kolaycılığa kaçmadan, bihakkın yapma basireti gösterdi. Hem kendi örgütleri içinde enine boyuna tartıştı, hem de akademisyenlerle iş birliğine gidip "İş Dünyasında Kadın" adını verdiği dört başı mamur bir rapor hazırladı. Raporun, bir makaleye sığmayacak kadar ayrıntısı var. Ancak, şunu söyleyebilirim: Raporda, kadın istihdamı ve bu mevzuda karşılaşılan problemlerin derinliğine analiz edildiğini gördüm. İşte bu rapor önceki gün Ankara'da Türkonfed Kadın Komisyonu Başkanı İlknur Denizli tarafından kadın ve aileden sorumlu Devlet Bakanı Nimet Çubukçu'ya sunuldu. Ayrıca, çeşitli partilere mensup 16 kadın milletvekili de hazır bulundu bu toplantıda ve onlar da fikirlerini söylediler. İlknur Denizli, kadının istihdamdaki yerinin iyileştirilmesi ve sayılarının artırılması için konunun üç ayaklı bir sacayağı sistemi üzerine oturtulması gerektiğini vurguladı üstüne basa basa: Eğitim, hukuki altyapı ve siyasi otorite. Eğitim, her meselede olduğu gibi bu konuda da eksikliği en fazla hissedilen mevzu idi tabii. Prof. Dr. Gülay Budak, Doç. Dr. Kadriye Bakırcı, Doç. Dr. Meltem Onay Özkaya ve arkadaşlarının yaptıkları araştırmaya göre üniversite mezunu kadınların yüzde 70'inden fazlası iş bulup çalışıyor. Fakat, eğitim seviyesi düştükçe kadının iş bulma şansı azalıyor. Yani, üniversite mezunu bir kadın nasıl kolay iş bulabiliyorsa, ilköğretimden diploma almış olan kadın da o kadar zor iş buluyor. Eğitim almayanların ise şansı hiç yok. Halbuki, Türkiye'de kız çocukların yüzde 12'si hâlâ okula gitmiyor. Kadının problemi eğitimle sınırlı değil ki. Her 100 kadından ancak 25'i çalışıyor. Her yüz çalışan kadının da sadece yüzde 25'i sosyal güvenlik şemsiyesi altında. Kadınların kahir ekseriyeti sigortasız işte çalışıyor yani. Hem düşük ücretli, hem sigortasız. Büyük problem. Polemik şart mı? Çalışan kadının doğum yapması da ona ciddi sıkıntılar getiriyor. Kadının istihdamdaki zaten az olan yeri 25-35 yaş arasında daha da düşüyor. Neden? Doğum yapmak ve çocuğuna bakmak için işten ayrılıyor da ondan. Bütün bu problemlerin halledilmesi için hukuki düzenlemelerin yapılması gerekiyor. Devlet Bakanı Nimet Çubukçu, Türkiye'nin kalkınması ve arzu edilen demokratik seviyeye ulaşması için kadının iş dünyasına girmesi gerektiğinin altını çizdikten sonra; "Bu mesele, sadece siyasetçinin meselesi değil" dedi ve sivil toplum kuruluşlarının ve sendikaların bu meseleye eğilmesini istedi. Doğru tabii. Kadın, kocasının sigortasına güveniyor ve kendisine yapılan sigortasız iş teklifine balıklama atlayıp "evet" diyor. Nimet Çubukçu'nun ifadesiyle söylüyorum. "Evlilik ne sigortadır. Ne de sosyal güvence. Bu, doğrudan doğruya kadının istismarıdır." Dolayısıyla, kadının ne yapıp edip sigortalı olması gerekiyor. Hükümetin kadın istihdamını artırmak için uyguladığı politikalar fena değil ama yeterli de değil. Bunun aksini iddia eden yok zaten. Önemli olan siyasetçi, sivil toplum örgütleri ve iş dünyası el birliğiyle çözüm üretme olgunluğuna erişsin. Yine aynı toplantıda geçen bir anekdotla örneklemek istiyorum ne demek istediğimi. İlknur Denizli, yaptıkları çalışmalar esnasında, devletin okuyan çocuklara verdiği okul harçlığının suistimal edildiğini ve babanın bu parayı "ikinci eş alma finansmanında kullandığını" gördüklerini ima etti. Daha sonra DSP Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş da doğruladı bu iddiayı. Gerçi, Çubukçu hemen itiraz edip öyle bir şey olmadığını; tam aksine, nikâhsız eşlerin çocuklarına yardım yapılmadığı için verilen bu yardımların resmî nikâhı yaygınlaştırdığını söyledi. İlknur Denizli'nin niyeti de böyle bir polemiğe girmek değildi aslında. O da bu yardımların doğrudan anneye verilmesi yerine, bir kısmının okul aile birliği marifetiyle harcanılıp harcanılmayacağını sorguluyordu ama iş çığırından çıktı ve lüzumsuz bir tartışmaya dönüştü. Kaş yapayım derken göz çıkarmamak lazım. Tamam, kadınların hakları ve onların istihdamının iyileştirilmesi konuşuluyor. Da... bu arada erkekleri tu kaka etmenin ne anlamı var? Birden fazla evlilik, öyle sanıldığı gibi yaygın değil bir kere. Ayrıca, hangi erkek, çocuğuna verilen 3 kuruş harçlığa göz koyup, o parayla başka eş alma düşüncesine girer? Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da ne 3 kuruş paraya tav olup kuma olacak kadın bulunur, ne de o paraya güvenip ikinci eş almaya cesaret edecek erkek. Bunlar tamamen laf-ı güzaftır ve havanda su dövmektir.