Türkiye'de hangi hükümet olursa olsun 'Bölgeler arası kalkınmışlık farkını gidermek için' bir şeyler yaptı aslında. Teşvik mesela. 1927 yılından bugüne kadar Türkiye'de tamı tamına 25 adet teşvik kanunu çıktı. Fakat, netice yok! Neden? Programların merkezden yürütülmesi, finansmanın plana uygun verilmemesi ve bu yatırımların hepsinin kamu yatırımı olması nedeniyle hiçbirisi beklenen neticeyi vermedi. O kadar para ve o kadar emek heba olup gitti!.. Bölgeler arasında hâlâ bire 10'a varan farklılıklar bulunuyor. Hele bir de buna, kalkınmış ülkelerle olan farklılıklar ilave edilince işin vahameti daha da artıyor!.. Madem verildi, doğru kullanılamaz mıydı bu teşvikler? Bu sorunun cevabını arayan büyük bir toplantı yapıldı Ankara'da ve Bilkent Otel'de gerçekleştirilen bu toplantıda Plan ve Bütçe Komisyonu'nda görüşmeleri tamamlanan "Bölgesel Kalkınma Ajansları" kanun tasarısı tartışıldı. 'siad' olarak bilinen sivil toplum kuruluşlarını bir çatı altında toplayan Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED) tarafından organize edilen bu iki günlük panelde siyasetçi, bürokrat, akademisyen, işadamı ve sanayiciler müthiş bir beyin fırtınası estirdiler. Bölgesel kalkınma ajansları, birçok batılı ülkenin kalkınmasında kaldıraç rolü oynamış önemli bir iktisadi enstrüman. Fransa, daha İkinci Dünya Savaşı'ndan çıkar çıkmaz kurmuş bu ajansları. 50 yılda 40 bin işyerinin kuruluşunda aktif rol oynayan bu ajanslar ayrıca, 800'den fazla yabancı şirketin Fransız KOBİ'leriyle ortaklık yapmasına katkı da sağlamış. Bölgesel kalkınma ajansları'nın en belirgin özelliği; sivil inisiyatife ağırlık vermesi ve proje. Türkiye bugünlere bu iki gerçeği göz ardı ederek geldi. Ama maymun gözünü açtı. Bir taraftan kamu hantallıktan kurtarılmaya çalışılıyor, bir taraftan da kamunun kanını emen vampirler temizleniyor! Daha doğru, Türkiye ekonomisi, şimdi bu 'ahbap-çavuş' ilişkileriyle daralan çemberi kırmaya ve global değerlerle işler hale getirilmeye çalışıyor. Bölgesel kalkınma ajansları, bu yönden çok önemli. Daha da önemlisi, henüz kamuoyuna mal olmamış bu konunun TÜRKONFED tarafından başarıyla gündeme getirilmesi. Önümüzdeki günlerde AB süreciyle birlikte bütün dikkatlerin üzerinde yoğunlaşacağı 'bölgesel kalkınma ajansları'nın en önemli rolü, mahallî potansiyeli harekete geçirmek ve bilgiye öncelik vermek olarak özetlenebilir. Ayrıca bir de sermaye ve insan emeğinin korunduğu hukukî bir çatı kuruyor ki, esas başarı belki de bu. Hepsinden önemlisi ise 'Önce kredi, sonra proje' olarak nitelendirilen geçmişin kokuşmuşluğunu yıkıp 'Önce proje, sonra kredi' mevhumunu getiriyor olması. Çünkü, geçmişte bilgi ve becerisi olanlar değil; siyasetçi veya bürokrat bir 'dayı' bulanlar prim yapıyor, amiyane tabirle malı onlar götürüyordu! Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) yönetiminde organize edilen bu programda bir veya birden fazla il bir araya geliyor ve o illerin vali, belediye başkanı ile ticaret ve sanayi odası başkanı yönetim kurulunda görev alıyor. Bu yönetimde sivil toplum kuruluşları da var ama TÜSİAD ve TÜRKONFED başta olmak üzere bütün sivil toplum kuruluşları, sivil inisiyatife az yer verilmesinden şikayetçi. Önümüzdeki günlerde en fazla tartışılacak konu bu olacağa benziyor!