Kanser ne zaman tehlikeli?

A -
A +

Antalya'da gerçekleştirilen XVIII. Ulusal Kongresi'ni izledim. Hemen söyleyeyim ki, çok etkileyiciydi. Etkileyiciydi çünkü, 5 gün boyunca onları dinledikten sonra, Türk doktorlarının hem dünyadaki gelişmeleri günü gününe takip ettiklerini ve hem de Türkiye'nin teknoloji kullanımı açısından hiç de geri olmadığını gördüm. Kanser bu; asrın hastalığı. Fakat, o ne kadar inatçı ise tıp da o kadar inatçı ve kararlı; üstüne üstüne gidiyor. Hemen her gün bu alanda yeni bir ilaç veya tedavi yöntemi bulunuyor. Baş döndürücü gelişmeler bunların hepsi de. Şayet tanı erken konulmuşsa hasta hemen ameliyat edilip bu illetten kurtarılıyor bir kere. Az biraz ileri safhada ise yine çözüm var. Kemoterapiye gerek kalmadan hem de. Eskiden iki boyutlu (2D) yapılan tedaviler şimdi üç boyutlu (3D) yapılıyor. Hatta zaman ayarlı tekniklerle 4D geliştirilmiş ve bizde de kullanılıyor bu yöntem. Temelini 3 boyutlu radyoterapinin oluşturduğu alet ve teknikler sayesinde artık daha küçük hedefe daha doğru ve daha yüksek dozun verilmesine imkân veriyor. Tek noktaya atış yani. Dolayısıyla, diğer hücre ve organlar korunmuş oluyor. Yeter ki, tanı erken konsun. Vücut da, organ da fazla hasar görmeden sağlığına kavuşuyor o kişi. Ayrıca, şu husus da önemli. Türkiye'de teknoloji de var, bunları kullanacak uzman da. Özellikle son 3 yılda radyoterapi alet parkında nitelik ve sayı yönünden ciddi artış oldu. Bunların hepsi iyi tabii. De... cihaz ve uzmanın sayıca yeterli olması kafi gelmiyor bazen. Bu ikisi bir arada olmadığı takdirde ne uzman işe yarıyor, ne de cihaz! Bazı hastaneler (bilhassa özel) fizibilite hesabı yapmadan çok pahalı yatırımlar yapıyor. Hekimi de var ama radyoterapinin olmazsa olmazı sayılan radyasyon fizikçisi ve teknikeri yok. Veya yeterli değil. Alet ne işe yarar? Kanser hastalığının tedavisi esnasında tıbbi onkolog, radyasyon onkolog ve onkolog cerrah ile pataloğun birlikte çalışması gerekiyor. Dediğim gibi bu uzmanlar yeterli sayıda var Türkiye'de ama uygulamadaki yanlışlar yetersiz hale getiriyor bu sayıyı. Sağlık Bakanlığı'nın mecburi hizmet atamaları mesela. Düşünce olarak güzel, onu da söyleyeyim fakat, cihaz olmayan bir hastane veya kente uzman göndermenin kime ne faydası var? Doktor kendisini geliştirmekten mahrum kalıyor, hastane ise iş veremediği bir doktora sahip olmuş oluyor! Bu doktorların uzmanlık sonrası mecburi hizmetlerini üniversite hastanelerinde yapmaları talep ediliyor. Ki, çok mantıklı. Hakeza rotasyon. Doktor rotasyona tabi tutuluyor ama gittiği yerde uzmanlığıyla ilgili cihaz yok. Kurayım, dese; o kadar sürede ne inşaat yapılır, ne cihaz alınır, ne de eleman bulunur!.. Hasılı, sonuçta Türk işi bir durum ortaya çıkıyor. Doktor gerektiği yerde istihdam edilse, onkoloji uzmanları emsalleri ayarında ücret alsa ve Türk insanında sağlık kontrolünden geçme alışkanlığı artsa; Türkiye'de kanser problem olmaktan çıkar aslında.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.