Japonya ve Almanya'dan sonra Türkiye geliyor kaplıca yönünden ama maalesef istifade edemiyor bu termal kaynaklardan! 125 milyon nüfuslu Japonya'da senede 140 milyon kişi kaplıcaya gidiyor. Almanya'da 17 milyon bu rakam. Türkiye'de ise 1, bilemedin 2 milyon! Avrupa halkı, romatizmal ve cilt hastalıklarında kaplıca suyunu hep kullandı. Ta ki, 1960'a kadar. O senelerde güçlenen ilaç sanayiinin kampanyaları etkili oldu ve halk unuttu kaplıcayı. Son senelerde natürel ilaç ve tedavi yöntemlerinin tekrar gündeme gelmesiyle kaplıcanın yıldızı yeniden parladı. Tıp fakültelerinde anabilim dalı kürsüleri kuruldu, doktorlar artık vizitelerine termal tedavisi yazıyorlar. İstanbul Tıp Fakültesi Hidroklimatoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Zeki Karagülle, mineral yönünden zengin olan termal sularının cildi canlandırdığına ve gençleştirme özelliği bulunduğuna dikkat çekip 15 günlük kaplıca kürünün 9 ay kadar etkili olduğunu söyledi. İçme yoluyla alınan maden suları da öyle, sindirimi kolaylaştırdığı gibi cildi de besliyor. Kaplıca suları, sedef hastalığı tedavisinde de kullanılıyor ve strese karşı çok etkili. Türkiye'de çoğu Marmara, Ege ve İç Anadolu bölgelerinde olmak üzere birçok termal su kaynakları mevcut. Bu kaplıcaların bir kısmı, sağlık hizmeti veren tesislerle aktif hale getirilmiş ama çoğu boşu boşuna akıp gidiyor hâlâ. Kullanılanlar da hamam niyetine kullanılıyor. Sağlık yönü pek bilinmiyor, işletmelerin ilmî fonksiyonları yok yani. İlgi gösterilmemiş ki! Karagülle, tıp fakültesindeki esas branşını bırakıp termal bölümünü seçince kendisine, "Zeki, sen hamamcı mı olacaksın?" diye soran bile olmuş! Düşünün yani. Türkiye termal su açısından çok zengin kaynaklara sahip ama Avrupalılar, sadece Çeşme'yi tanıyorlar. Şifa kaynağı kaplıcalara deniz, güneş, kum ve tabiat zenginliği de ilave edilince, Çeşme; Avrupalı turistlerin ilgi odağı olup çıkmış. Kışın 15 bin nüfusu olan Çeşme, yazın 150 bin kişiye ev sahipliği yapıyor. Onlarca otel ve pansiyon bulunuyor bu şirin kasabada. Sheraton Çeşme de bunlardan birisi, büyük ve modern bir SPA (kaplıca) merkezine sahip. 40 çeşit cilt ve vücut bakımı yapılıyor gelen turistlere. Alman uzmanlar nezaretinde uygulanıyor hepsi. Çok sayıda Türk uzman da var tabii. "İki kişi kal, bir kişi öde" sloganıyla yola çıkan Sheraton'ın bu kampanyası çok tutmuş. Otelin kış mevsimine rağmen yüzde 90 doluluk oranına ulaştığını söyledi Cihat Göker. Sheraton Çeşme'nin sahibi ve aynı zamanda işletmeciliğini yapan Dilek Holding Yönetim Kurulu Üyesi Cihat Göker, Çeşme'nin adını tüm dünyaya duyurmak istediklerini vurgulayarak, "Şu anda en fazla talep Almanya'dan geliyor. Yaptığımız yoğun kampanyalarla diğer Avrupa ülkelerinden de Çeşme'ye turist çekmeye çalışıyoruz" dedi. Türkiye'de termal turizmi yapılmaması için hiçbir neden yok aslında. Yeter ki vizyon ve akıllı proje olsun. Biraz da gayret tabii. İhlas Holding başardı bunu. Kuzuluk ve Armutlu kaplıcaları en canlı örneği. MI ACABA?!. Britanya'da yapılan bir araştırmaya göre kadının kalbi erkeğe göre çok güçlüymüş... Doğrudur, kadının 'bende mangal gibi yürek var' diye bir iddiası yok çünkü! CHP'de Sarıgül ve Güneş'ten sonra Livanelli de genel başkanlığa soyunmuş... CHP bu, 29 Ocak kurultayına kadar daha çok aday çıkar da, iş orada kalanı bulmak! Yokuş yukarı çıkmak kandaki yağları temizliyor, aşağı yürümek ise şekeri düşürüyormuş... Bizim gibi düz yolda şaşanlar ne olacak peki?