Kıbrıs macerası

A -
A +

Bubaaa! Ne var len?.. Bir hırsız yakaladım, ne yapayım? Getir... Gelmiyor!.. Bırak gitsin... Gitmiyor!.. Kıbrıs meselesi de üç aşağı beş yukarı bu minvalde. Senelerce, 'Kıbrıs Türktür, Türk kalacak' dedik olmadı. Ardından yumruğu göğe sallayıp, 'Kıbrıs bizim canımız, feda olsun kanımız' sloganıyla sokakları arşınladık, maalesef yine olmadı. Böyle radikal çıkışlar bir sonuç vermiyordu elbette ama yine de bizi mutlu ediyordu. Fakat bu gidişin Türkiye'yi ve Kıbrıs'taki Türkleri zor duruma bıraktığı görüldü bir müddet sonra. Bu sefer gündeme 'taksim' geldi. Çünkü, Yunanistan'da da 'Enosis'i vardı. Onların fikr-i sabitleri de Kıbrıs'lı Rumlarla Yunanlıları bir çatı altında toplamaktı. Taksim aklımıza yatmıştı, yatmasına ama nasıl olacaktı bu iş? Biz çare ararken; Makarios kendine göre bir yol bulmuştu bile. Kıbrıs'taki Türkler'e İngiltere ve Avustralya'da iş temin ediyor; giderken bıraktıkları mülkleri de Rumlar satın alıyordu. Öyle sinsice yapılıyordu ki bu, Ankara'nın ruhu bile duymadı. Üç sene daha sürseydi bu durum, Kıbrıs'ta Türk kalmazdı. O günkü Yunanistan'ın iktidarını elinde bulunduran Albaylar Cuntası ise tüm politik istikbalini Kıbrıs'a bağlamış durumdaydı. Sonunda ihtirasa kapılıp 1974'te, Türkiye'nin ekmeğine yağ sürecek büyük bir hata yaptılar: Kıbrıs Türkü'ne fiili saldırı!.. Bu hareket, Kıbrıs Cumhuriyeti'nin temeline konulan bir bomba etkisi yaptı. Sistem çöktü. Türkiye, garantörlük kozunu kullanıp askerî harekatla Kıbrıs'a çıktı. Taksim gerçekleşmişti. Makarios'un planı da böylece suya düştü tabii. Kuş uçmuştu ama Yunanlılar yılmadı. Her fırsatı değerlendirip Türkiye üzerine baskı yaptı. Türkiye'nin AET'ye girmek için istekli olmadığını görünce, hemen topluluğa giriverdi ve arkalandı. Bu kadar arkayı bulmuşken dayılanacaktı tabii, dayılandı da. Şimdi de, 'Kıbrıs'ı AB'ye almazsanız; yeni üyeleri veto ederim' diye AB'ye blöf yapıyor. AB bu blöfü ciddiye aldı, çünkü işine geliyor. AB Türkiye'ye, 'AB halkasına girmek istiyorsan, Kıbrıs kamburundan kurtulman lazım' diyor. Kıbrıs artık Kıbrıslı Türkün veya Türkiye'nin meselesi değil, bir dünya meselesi. Erdoğan, davetli olarak ABD'ye gidiyor. Çantasındaki önemli dosyalardan biri de 'Kıbrıs' olacak tabii. Kıbrıs aslında çok önemli bir ada. Stratejik özelliği var bir defa. Ancak, Türkiye bu adadan maalesef yeteri kadar nemalanamadı. Ha, hiç de faydası olmadı değil, oldu. Ecevit'i iktidar yaptı mesela. Kıbrıs Barış Harekatı'nın ardından Ecevit efsane olup çıktı: 'Kıbrıs Fatihi Karaoğlan!.. Hepsi o!.. Türkiye, Kıbrıs'a yatırım da yaptı. Ama ağzına yüzüne bulaştırdı bunu. Ekonomiye katkısı olsun diye birkaç üniversite açıp, Türkiye'den Ada'ya öğrenci gönderdi. Hemen ardından da kumarhaneleri oraya taşıyınca; tabii bir çuval incir berbat oldu. Çocuklar kumarbaz oldu çünkü. Beceriksizliğin daniskası!.. MI ACABA?!. Çocukken arkadaşı olmayanların siyasetçi olduğu ortaya çıkmış... Bir de siyaset vefasızdır derler! * Babacan, Türklerin dışarıda 100 milyar doları olduğunu söylemiş... Zenginin malı züğürdün çenesini yorar, diye boşuna dememişler! * Şimdi de 'zayıflatan su' çılgınlığı başlamış... Bari soğuk olsa, içenin aklı başına gelir belki! * Papandreu, 'Türklere çok yanlış yaptık' demiş... Bu sözü 10 sene önce söyleseydi bir kıymeti olurdu!.. * Kriz ömrümüzü de kısaltmış... Kısalan sadece ömürse yine iyi! * Erdoğan, Cidde'de 'İslam Ortak Pazarı olmaz' demiş... Duyan, pazarı bulmuş da ortak istemiyor sanır! * Ali Müfit Gürtuna, 'AK Parti'nin kuruluşunda iletişimsizlik yaşadık' demiş... Kapıları kapatırsan yaşanır tabii!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.