Kıbrıs'ta görüp duyduklarım

A -
A +

Güya Van'ı anlatacaktım. Olmadı! Önce Fransa, sonra da Kıbrıs programları çıktı; kaldı. Unutmuş değilim ama anlatacağım. Ancak, sondan başa doğru anlatacağım. Önce Kıbrıs yani. KKTC 15 Kasım 2009 Pazar günü Cumhuriyet'in 26'ncı yılını kutladı. KKTC Başbakanı Derviş Eroğlu'nun davetlisiydim. Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat başta olmak üzere hemen hemen tüm hükümet üyeleri ile görüştüm. Eski Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş da dahil... "Eee, görüştün de ne oldu" diyeceğinizi biliyorum. Dolayısıyla, siz sormadan ben anlatayım. Kıbrıs malum, taa 1878'den itibaren Türkler için acı ve üzüntü kaynağı oldu. Akdeniz'de bir Osmanlı Adası olan Kıbrıs İngilizlere o tarihte geçti çünkü. Ada'da yaşayan Türkler ve Rumlar İngiliz yönetiminde kaldı. 1960'a kadar da sürdü bu beraber yaşama süreci. Konu tarih olmadığından uzatmayacağım. 1960'da İngilizler Kıbrıs'tan çıkınca Türkler ve Rumlar birlikte yaşamayı denedi fakat, yürümedi. 1963'te Rumlar Türkleri yönetimden attı. Kıbrıs Türkü de ertesi gün kendi yönetimini kurdu. 1974'te olan oldu ve Kıbrıs Türkü 3 Şubat 1975'te bir federe devlet daha kurdu. Fakat, o da yürümedi. Rumlar bir türlü rahat vermedi. Sonunda bıçak kemiğe dayandı ve 15 kasım 1983'te KKTC kuruldu. İşte bugün 26 yaşındaki genç cumhuriyet o gün kurulan cumhuriyet. Kıbrıs topraklarının yüzde 38'i KKTC'ye ait. Yüzde 2.6'sı İngiltere'nin. Yüzde 59.4'ü ise Rumların. Kıbrıs'ın üç garantörü var. Türkiye, İngiltere ve Yunanistan. İngiliz politikası dünyanın bildiği bir politika: Kaypak! Akşam onun yanında, sabah bir diğerinin yanında. 2008'de İngiltere başta olmak üzere BM ve AB... Ada'da bir çözüm arayışı için harekete geçti. Türkiye olumlu karşıladı bu teşebbüsü. İyi niyetli bir duruş sergiledi. Kıbrıs Türkü Referandum'da "evet" oyu kullandı. Sonuç belli: Kıbrıs Rum kesimi AB üyesi oldu, KKTC ise "Kıbrıs Devleti'nin kontrol edemediği AB toprağı" sayıldı. Hasılı, Türklere verilen sözlerin çoğu tutulmadı. Annan Planı'nda yönetim ve güç paylaşımı vardı. Ayrıca, ekonomi, AB ilişkileri, mülkiyet hakları, güvenlik ve toprak paylaşımı da. Bunların çoğu havada kaldı. KKTC Başbakanı Derviş Eroğlu, "Kıbrıs meselesinin görüşülmedik bir tarafının kalmadığını" söylüyor ve öfkesini ortaya koyarken; "Hiç kimse Türk halkını Rum uzlaşmazlığının esiri haline getiremez" diye konuşuyor. Cumhurbaşkanı Talat ise iyimserliğini kaybetmemiş henüz. Fakat, Rum'un son şansını kullandığının altını o da çiziyor. "Avrupa ülkeleri Güney Kıbrıs'ı AB üyesi yaptıklarına bin pişman" diyen Talat bugünkü havanın çözüme müsait bir hava olduğu kanaatinde. Talat şunları söyledi: "Türkiye çözüm istiyor. Yunanistan da öyle. Hakeza, AB ve İngiltere. Onlar da anlaşma taraftarı. KKTC olarak biz de uzlaşma taraftarıyız. Hristofyas da aynı düşüncede. Dolayısıyla bu sene sonuna, en geç 2010 başında bu meseleyi çözüme kavuşturmuş oluruz." Niyetler böyle ama 2010'un Nisan ayında KKTC'de seçim var. Şubata kadar çözüldü çözüldü. Daha sonra seçim sathı mailine girilir ki, zor!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.