Kıdem tazminatı, ya da hisse!

A -
A +
Türkiye 6 aydır "kıdem tazminatı"nı konuşuyor. Önceki gün Çalışma Bakanı Faruk Çelik başkanlığında taraflar yine toplandı. Uzlaşma olmadı tabii. Beklenmiyordu da. Bu konu ilk önce, taşeron şirketlerde çalışanların da "kıdem tazminatı"ndan faydalanmalarını sağlamak için düşünülmüş ve "bireysel kıdem hesabı sistemi" devreye sokulmak istenmişti. Eylül ayından itibaren de genele şamil edildi ve "kıdem tazminatı fonu" kurulması fikri tartışılmaya başlandı.
Tüm çalışanları ilgilendiren bu konunun yeniden ele alınması ve bir sisteme bağlanması gerekiyor. Ancak "kim" yapacak bunu?  Burası Türkiye. Yok öyle! Her kafadan ayrı bir ses çıkıyor. İşçi sendikaları "ak" diyor.  İşveren "kara".  Hükümet ise "hakem" rolü oynamakla yetiniyor! "Kıdem tazminatı" Türkiye'de 1937 yılından bu yana uygulanıyor. Şayet bir işçi "5 sene süreyle o iş yerinde çalışmış" ve "iş sözleşmesi feshedilmişse" kanun o işçiye "kıdem tazminatı" alma hakkı tanıyor. 
Da... Türkiye'de her 10 çalışandan sadece biri  "kıdem tazminatı" alabiliyor! İş Mahkemeleri'ndeki dosyaların yüzde 42'si "kıdem tazminatı"yla ilgili. Bu da gösteriyor ki, konu "kangren" olmuş durumda ve vakit geçirmeden bu meseleye bir çare bulmak zaruret haline geldi. Tarafların üzerinde durduğu en önemli konu, "kıdem tazminatı"nın miktarı. İşverenin işçiye her sene için bir aylık ücreti kadar tazminat ödemesi gerekiyor. İşveren, bu miktarı fazla buluyor ve "rekabet şartlarını zorlaştırdığını" öne sürerek; azaltılmasını istiyor. İşçi sendikaları ise "ücretler zaten az. İşçinin refah seviyesi iyice düşer" diye itiraz ediyor işverenin bu teklifine. İşveren OECD ülkelerindeki tazminat miktarının Türkiye'dekinin yarısı kadar olduğuna da dikkat çekiyor ve bu oranda anlaşma sağlanmasını talep ediyor. İşçi sendikalarının buna da cevabı var: "Evet, Batı'da tazminatlar daha az ama onlarda işsiz kalana işsizlik sigortasından, maaşının yüzde 70-80'i kadar ödeme yapılıyor. 2 sene içinde iş bulamamışsa, o zaman da sosyal yardım alıyor." Her iki tarafın da kendine göre haklı tarafları var. Fakat, onların haklı olması, bir orta yol bulunmayacağı anlamına gelmez. Yeter ki "çalıyı tersine sürümek"ten vazgeçsinler. Esas problem kazanılmış haklar konusunda. Bugün birçok firma, "kıdem tazminatı" ödeyemeyecek durumda. 15-20 senedir çalışan işçisi var ve bu işçilere kıdem tazminatı ödemeye kalksa, geriye iş yerinin kapısına kilit vurmaktan başka bir şey kalmaz. İşletmelerin "kıdem tazminatı fonu" ayırmaları ve bu parayı ayrı bir hesapta tutmaları gerekiyordu. Hani? Bilhassa küçük işletmelerin hiçbiri yapmadı bunu.  Sermaye Piyasası Kurulu'nun (SPK) devreye girmesi ve bu tür işletmelere, çalışanı tazminat tutarı kadar ortak etmesi de bir formül olabilir. Çalışan ya ortaklığa devam eder, ya da hissesini satar. Böylece hem çalışan mağdur edilmemiş olur, hem de işletme biraz daha güçlenerek faaliyetine devam etme fırsatı bulur. Sözün özü: "Kıdem tazminatı fonu" gerekli. Ekonomiye hareket getirir. Tabii bu arada işçinin geçmiş haklarını koruyucu tedbirler de alınmalı.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.