Kim kredi kartı mağduru?

A -
A +

Geçen yazımda kredi kartında yaşanan krize temas etmiş ve bu konunun afla mafla halledilemeyeceğini belirtmiştim. Vay, sen misin bunu söyleyen? Bu kadar mağdur kişi varken nasıl böyle yazarmışım!.. Bekliyordum. Bu tepkiyi bekliyordum. 2001'de yaşanan kredi kartı krizinde yazıyor olsaydım, o vakit kesin böyle yazmazdım. O günkü şartlar çok farklıydı çünkü. Adamın düzenli bir işi var ve belli bir plan dahilinde ödemesini yapıyor. Birden 'şak' şalter iniyor. Çalıştığı işyeri kapı önüne koyuvermiş onu. Bütün plan ve programı alt üst olmuş! Ne yapsın bu adam? Değil kredi kartı borcunu, ev kirasını veya çocuğunun okul taksitini bile ödeyemiyor. Evine ekmek götüremeyenleri biliyorum o günlerde. Gerçek mağdurlardı onlar. Genel bir felaketin tam orta yerinde düşen insanlardı çoğu. Fertlerin iradesi dışında ülkenin dengesi bozulmuş ve birçok fert perişan olmuş. Elbette ki, o dönemde ödeme güçlüğü çeken kişi ve kişilerin durumu önemliydi. Onların tekrar normal hayata kavuşturulması gerekiyordu ve bunun için bazı iyileştirmelerin yapılması şarttı. Onun dahi bir haddi hududu var ya, hadi neyse!.. Elbette ki istisnaları vardır bu mevzuun; onlara saygı duyarım. Ancak, buradaki durum çok farklı. Adamın önünde 2001 örneği de var ama buna rağmen, 'Nasıl olsa af çıkar' beklentisiyle hareket ediyor ve önüne çıkan çere çöpe para harcıyor. Şimdi bu kişi veya kişilere getirilen affın kime ne faydası olur ki? Kendi basiretsizliğinden veya hesap kitap bilmezliğinden mağdur ol, sonra da "Ben perişanım, bana yardım edin" diye afra tafra yap! ? Madalyonun öbür yüzü Bu birinci mesele. İşin bir de başka ciheti var. Ki, o daha vahim. Elinde kredi kartı tutan Türk tüketicisi hadi sorumsuz harcama yapıyor, diyelim; ya, ona o kartı veren bankalar nasıl bu kadar rahat davranabiliyor? Banka genel müdürlerinin hemen hepsi, "Türk insanı borcuna sadık" diyor da başka bir şey demiyor. Yahu, etmeyin eylemeyin. Her şeyin bir sınırı var. Adam, bir kartın borcunu diğer kartla ödüyor. Ali'nin külahını Veli'ye giydiriyor yani!.. Bu ilanihaye sürer mi? Bir gün gelip sistemin kilitleneceğini bilmemek olur mu? Ondan sonra ayıkla pirincin taşını!.. Ne sadakat kalıyor tabii, ne de ödeme. Kredi kartına uygulanan taksit 10 ay, 20 ay, 30 ay derken 40 aya çıktı!.. Buradaki 'günü kurtarma' mantığı, züğürt tesellisinden öte bir şey değil. 2005 senesinde kredi kartıyla yapılan harcama tutarı tamı tamına 85 milyar YTL. Bu sene bu meblağın 100 milyar YTL'nin üzerine çıkacağı kesin. Henüz bu miktarın içinde problemli olan kısım 1.3 milyar YTL ama madalyonun bir de diğer yüzü var. Toplumun büyük bir kesimi 2 hatta 3 sene sonrasını satın alıp harcamış. Yemeden içmeden ancak öder bu kadar kredi kartı borcunu bu insanlar. Eee, ne olacak şimdi sanayinin hali? Söylemek istediğim şu: Tüketici ne kadar sorumsuzsa, bankacı ve sanayici de o kadar sorumsuz!.. Bir malı veya hizmeti satmanın ne önemi var ki; bedelini alamadıktan sonra?!. Şayet yarın öbür gün banka kartı sahibi tüketiciler ödeme güçlüğüne düşerse, ne olacak o vakit? Bu şartlarda ekonominin iyi olduğundan bahsetmek mümkün mü? Elden gelen aş olmaz, o da vaktinde bulunmaz, dememiş mi bizim atalarımız? Sonra, dökme suyla değirmen dönmeyeceğini bilmeyenimiz mi var da böyle sorumsuz davranıyoruz biz? Nasrettin Hoca merhumun oğlunu 'testiyi kırmadan önce dövdüğü' şuura ulaşıncaya kadar dengin kervan yürürken düzüleceğini ümit etmekten başka çarenin kalmaması bana ağır geliyor doğrusu!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.