Hemen belirteyim ki, Türkiye'deki her partinin kendini yeniden tanımlaması gerekiyor. Yeniden yapılanmalılar yani. Her ne kadar iktidarda olmanın getirdiği avantajla AK Parti tek parçalı bir görüntü veriyorsa da, buna onun da ihtiyacı olduğu kesin. 1989'da Sovyetler Birliği'nin dağılması, dünyayı bambaşka bir yola soktu. Ekonomi ve sosyal yapı değişirken siyaset öyle kalacak değil ya; onun da değişmesi lazım. Dünya artık inovasyon peşinde koşuyor. Üretim ve refah aldı başını gidiyor. Ne kadar üretim, o kadar refah. İnsanlar daha fazla sosyal hak istiyor. Herkes çevreci oldu. Kimsenin kirliliğe tahammülü yok artık. Değişim şirketlerin kârlılığını önemli oranda etkiledi. Çevre faktörü ve çalışanların eğitimi, enerji... derken maliyetler arttı, kâr düştü. Sermaye, işçiliği ucuz olan Hindistan ve Çin başta olmak üzere, gelişmekte olan ülkelere uçuyor. Petrol üreten ülkelerin rezervleri katbekat arttı. Ayakta kalmak isteyen şirketlerin maliyet hesabını doğru yapması, tasarrufa azami riayet etmesi ve kendine global strateji belirlemesi gerekiyor. Bu müthiş değişimin içinde siyaset kaldığı yerde kalabilir mi? Değişmesi lazım. Hani? Türk siyaseti hâlâ eski yerinde çakılı duruyor. Bu statüko ANAP'ı bitirdi. DYP'yi başarısız hale getirdi. CHP'yi kimsenin ilgi göstermediği bir konuma soktu. Liderlerin koltuk sevdası devam ediyor ama. Oturan bir daha kalkmıyor. Tabandan gelen sese kulak veren yok. Koltuğa sımsıkı sarılan liderlerin bulunduğu partilerde yenilik olur mu? Aha DP... CHP... ANAP... hiçbirinde yok. Siyaseti yeniliğe açık gençlerin yapma vakti geldi de geçiyor. Dinozorlarla bir yere varmanın imkanı kalmadı. Taze beyinlere, global vizyona ihtiyacı var siyasetin. DP mesela. 1999 mahalli seçimlerinde 736 belediye başkanlığı kazanan bu parti, 2004'te 411'de kaldı. Geçen 4 senede bir kısmı istifa edip başka partiye girdi bu başkanların. Hezimetin daniskası yani. Fakat, DP yönetimi durduğu yerde duruyor. Bir zamanların Türkiye'ye sığamayan partisi, şimdi, Ankara'daki Genel Merkez Binası'na sığmayı marifet sayıp oturuyor oturduğu yerde. DP misyonu Son genel seçimde aldığı sonuç içler acısıydı zaten. Bahsetmeye bile değmez. DP-AP-DYP misyonunu taşıyan bu partinin durumunu kimse içine sindiremiyor ama nedense sesini çıkaran yok! 17-18 Kasım 2007 tarihinde yapılması kararlaştırılan 4. Olağanüstü Kongre gerçekleştirilmiş olsaydı belki delege eteğindeki taşı döküp yaşanan kan kaybının nedenini tartışacaktı ama o da olmadı. DP Genel Başkanlığı'na adaylığını açıklayan Süleyman Soylu, "Kongreye on gün kala sistematik bir şekilde ve tek elden yürütülen bir kampanya ile kamuoyu yanıltıldı" diyerek; çareyi delegelere ve teşkilatlara birer mektup yazmakta buldu. "İptal kararı ile kamuoyuna verilen söz bir kere daha tutulmamıştır; tabanın ümidinin, heyecanının önü kesilmiştir" diyen Soylu, kongrenin hemen yapılmasını istiyor. Sadece Soylu değil; taban da istiyor bunu. Süleyman Soylu'nun bu çağrısı, yabana atılacak bir çağrı değil. Sinerek, köşeye büzülerek siyaset yapılmaz. Kongre, parti yönetiminin delegelere hesap vereceği; onlarla strateji belirleyeceği en önemli ve en demokratik platformdur. DP'nin kan kaybettiğini bilmeyen mi var? Bu, fire verme haline sessizliğe bürünerek çare bulmanın imkanı yok. Mehmet Ağar, partiye emek vermiş bir lider. Doğrusuyla yanlışıyla partinin bir numaralı sorumlusu. Olağan Kongre'nin 2008'in Mayıs ayında yapılması ne ona, ne de partiye bir şey kazandıracak gibi görünmüyor. Süleyman Soylu'nun böyle bir dönemde harekete geçmesi parti için olumlu bir davranış. Alternatif, alternatiftir. Faydalı. Süleyman Soylu'nun bu çıkışı, DP'ye kesinlikle yeni bir heyecan getirecektir. Ayrıca, Soylu hem genç, hem başarılı bir iş adamı ve hem de aileden gelen siyasi bir kimliğe sahip. DYP İstanbul İl Başkanlığı yaptı. Çiller'in sağ kolu idi. Olağan Kongre'nin Mayıs 2008'de yapılması demek; partideki bu bölük pörçük halin en azından o güne kadar devam edeceği anlamına geliyor. Bu da, DP mahalli seçimlerde yine başarısız olması demektir. Bu hezimetin ardından yapılan Kongre'den genel başkan Ağar çıksa ne olur? Soylu çıksa ne olur? Atalarımız, demirin tavında dövüleceğini söylerken, boşuna söylememiş. DP'nin ne yapıp edip Olağanüstü Kongre'ye gitmesi lazım. Hem de hiç vakit kaybetmeden. Böyle demokratik bir duruş DP'nin şiarıdır. Toplum böyle biliyor ve eskiden yaptığını yapıp bu davranışı sergilemesini istiyor.