Slogan çok net. "Alın verin. Ekonomiye can verin." Maksat, ahaliyi alışverişe özendirmek. Cümlenin başında bir de "Çekinmeyin" hatırlatması var ki, "cuk" oturmuş. Öyle ya... ekonomi, arz talep üzerine kurulu bir sistem. Talep artarsa arz da artar. Bu da istihdam demektir. Ünlü isimler medya aracılığıyla halka çağrı yapıyorlar, "tüketin" diye. Gazeteci arkadaşımız Meliha Okur da katıldı bu kervana; "Kıpkırmızı güllerim var!.." diyerekten. Faydalı bir kampanya. Kriz illetine karşı etkili her şeyden önce. Çiçek deyip geçmeyin. Binbir derde devadır. Rengi ayrı şifadır, kokusu daha ayrı. Eşe, dosta, nişanlıya... kime verirsen gönlüne taht kurarsın. Koklaması ayrı zevktir. Rengârenk görüntüsü ayrı zevk. Türkiye çiçek üretiminde iddialı bir konumda. Hiç yokken, 50 milyon dolar ihracata geldi. Hızla da büyüyor. 26 ülkede var Türk çiçeği. Antalya Kesme Çiçek İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Osman Bağdatlıoğlu ile görüştükten sonra daha bir pekişti bende bu kanaat. Bağdatlıoğlu, aynı zamanda Dünya Çiçek Konseyi Başkan Yardımcısı. Global vizyona sahip yani. Sektörün nereden gelip nereye gittiğini en iyi bilenlerden biri. Bağdatlıoğlu'nun çok enteresan bir öyküsü var, çiçek sektörüyle ilgili. Ziraat Fakültesi'nden mezun olduğu güne kadar çiçek ve çiçekçilik sektörüyle hiç ilgisi olmamış. Bilgisi de yok tabii! Fakat, hayat insanı nerelere sürüklüyor. Kısmet işte. Bağdatlıoğlu, cebindeki 2 bin mark sermaye ile çiçek sektörüne giriyor. Giriş o giriş. 15 senedir sektörde ve çıkmaya hiç niyeti yok. Antalya, Isparta ve Burdur'da çiçek yetiştiriyor çünkü. 600 dönümlük bir arazi üzerinde yapıyor hem de bu işi. Nasıl bıraksın? Seviyor da!.. Bağdatlıoğlu, "İlk başlarda" dedi. "İhracat yapmaktan başka bir derdim yoktu. Kâr etmeyi aklımın ucundan dahi geçirmedim. Dünyanın çeşitli ülkesine ha bire çiçek gönderdim. Kâr nasıl olsa olurdu. Tek maksadım, bu işin nasıl yapıldığını öğrenmekti. 3 sene sonra öğrendim de. Şimdi hem piyasayı tanıyorum, hem kâr ediyorum ve hem de sektöre faydalı olacak kadar bilgi birikimine sahibim." Bağdatlıoğlu, gerçekten donanımlı bir insan. Arkadaşlarıyla "Çiçek Tanıtım Grubu" kurmuşlar mesela. Sayısı 16'yı bulan bu grubun fikir babası Bağdatlıoğlu tabii. Fuarlara katılıyorlar... lobi yapıyorlar... sektörün ülkeye sağlayacağı avantajları arttırmaya çalışıyorlar... Bağdatlıoğlu kendisine düşeni yapmış, yapıyor. Fakat, bir elin nesi var?!. "Ah bir de" dedi. "Bakanlık ve bürokrasi pratik olsa!.. Yok öyle. Burası Türkiye! Devletimiz hantal. Bürokrasimiz kendi koyduğu kuralların içinde boğuldu, boğulmak üzere. Bakanlıklar, hizmetten çok, oy peşinde. Oy onlar için bir nevi can suyu. Oradan besleniyorlar çünkü. Bari kredi sistemi düzgün olsa ama nerdeee?!. "Elin memleketinde" dedi Bağdatlıoğlu. "Kredi, projeye veriliyor. Bizde ise teminata." Bu husus Türkiye'nin belki de en büyük handikabı. Gelecek vaat eden bir projen varmış, kimin umurunda! Varsa yoksa, teminat. Türkiye'nin ne yapıp edip proje konuşması lazım. Üretirken de... yatırım yaparken de... kredi verirken de...