Kriz istemiyorsanız, tedbir alın

A -
A +

Türkiye ekonomisi finans sektörünün güçlü olması nedeniyle dalgaların üstünde durabiliyor ama reel sektörün reforma ihtiyacı var. Hem de acilen!
Türkiye 2001 yılında "21 Şubat Krizi" yaşadı. 19 Şubat günü Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer MGK Toplantısı'nda Başbakan Bülent Ecevit'e Anayasa kitapçığı fırlatmış ve beklenmeyen bir siyasi gerginlik yaşanmıştı. Başbakan Ecevit "Devlet yönetiminde kriz var" diye ifade etmişti yaşanan bu olayı, toplantıdan çıkar çıkmaz. 21 Şubat günü de ekonomik kriz yaşandı ve piyasa allak bullak oldu.
Bu krizin ayak sesleri ta 1990'larda başlamış 1994 yılında ilk kırılma yaşanmıştı ama kimse kulak asmadı. Anayasa kitapçığı bahane oldu ve finans krizi patladı. Bir gün önce 670 bin lira olan dolar bir milyon liranın üstüne çıktı. Devletin borcu 29 katrilyon lira arttı. Bankalar arası gecelik faiz yüzde 6200'e çıktı. 1 milyon 500 bin kişi işini kaybetti. Ekonomi yüzde 8.5 oranında küçüldü. Enflasyon yüzde 70'i aştı.
Türkiye cumhuriyet tarihinde 15 kriz geçirdi. Bu krizlerin bir kısmı iç etkenlerden, bir kısmı ise dış etkenlerden dolayı oldu. Bu krizlerin hiçbirinin akşamdan sabaha gelen krizler olmadığını hatırdan çıkarmamak lazım. İhmaller, beceriksizlikler, kamu kaynaklarının popülist politikalara alet edilmesi, ülke kaynaklarının verimli kullanılmaması, yolsuzluk, kayıt dışı ve tabii hukuksuzluk neden olmuştur bu krizlere.
21 Şubat 2001 Krizinde 25 banka battı. 50 milyar dolara yakın para buhar oldu. Kemal Derviş tarafından uygulamaya sokulan "Güçlü Ekonomiye Geçiş Program" ile birlikte 15 bütçe ve 2 bütçe dışı fon kapatıldı. İhale Kanunu, Merkez Bankası Kanunu değiştirildi. Bankalar Kanunu'nda iyileştirmeler yapıldı.
Daha önce kurulmuş ancak aktif çalışmayan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) etkin hâle getirildi, tasarruf sahiplerinin hak ve menfaatini, yolsuzluk ve usulsüzlüklere karşı korumak maksadıyla kurulan Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) ile ilişkilendirildi ve Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) piyasa denetimini yapar hale getirildi.
Bu reformlardan sonra Türkiye finans sistemi istikrara kavuştu ve bankaların güçlü sermaye yapısına sahip olmaları nedeniyle birçok kriz teğet geçildi. Ayrıca, bankacılık sektörü yabancı sermayenin ilgi alanına girdi ve bazı bankalar yabancı sermaye tarafından satın alındı.
Finans sektöründe gerçekleştirilen reformun, hiç vakit kaybetmeden reel ekonomi alanında da gerçekleştirilmesi lazım. Türk sanayisinin yabancı sermayeye ihtiyacı var ancak kayıt dışı ekonomi, yolsuzluk ve hukukî altyapının eksik olmasından dolayı yabancı sermaye gelmiyor.
Kayıt dışı, yolsuzluk ve hukuksuzluk yerli sanayici arasında da huzursuzluğa neden oluyor. Haksız rekabetten dolayı, vergisini ödeyen, her faaliyetini kayıt altına alan firmalar zor durumda kalıyor ve merdiven altı faaliyet gösteren işletmeler tarafından sekteye uğratılıyorlar.
Reel sektörün içinde bulunduğu durum vahimdir ve günün birinde Türkiye ekonomisini krize sokma riski taşımaktadır. 1980 ve 90'lı yıllarda finans sektöründe yaşanan ihmal, reel sektörde de yaşanmaya devam ederse; tıpkı 21 Şubat Krizi gibi bir krizin patlak vermeyeceğini kimse garanti edemez.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.