Sokaktaki sade vatandaş bile "Bu kriz ne zaman biter acaba" sorusunun cevabını arıyor. Herkesi ilgilendiriyor çünkü. Peşinen söyleyeyim ki, bu sorunun cevabını ararken salt Türkiye'ye bakanlar yanılır. Neden? Kriz, global kriz de ondan. Bizimle başlamadı ki, bizimle bitsin!.. Bu kriz Avrupa'da ne zaman biterse, bizde de o zaman biter. Demek ki, Avrupa'ya, daha doğrusu Amerika'yı da içine alan Batı'ya bakmak lazım. Neden Batı? Onu da söyleyeyim. Türk sanayi ürettiği otomobili, buzdolabını, televizyonu, giysiyi Batı'ya satıyor. Batılı tüketici pazara inip para harcamaya başlamadan Türkiye'deki fabrikaların üretime geçmesi mümkün mü? Değil tabii. O halde Batı'nın normale dönmesi lazım evvelemirde. Dünyada ne ilanihaye sürüp giden krizler olmuş, ne de krizden batan ülke. ABD ve Avrupa ülkeleri kendilerini toparlayıp tüketim güçlerini arttırır arttırmaz Türkiye de krizden çıkacaktır. Bunun başka yolu yok. Fakat, o güne gelinceye kadar yapılması gerekenler var. Amerika ve Avrupa faizleri düşürdü mesela. Krizdeki bankaların kasasına para koydu ve ayrıca vatandaşlarını tüketime teşvik ediyor her iki kıta ülkeleri. Türkiye ne yapmalı acaba? Türk sanayinin dünyadaki kriz bitinceye kadar ayakta kalması lazım bir kere. Ayrıca, işsiz kalan insan sayısının mümkün olduğu kadar az olması da tabii. Eee, nasıl olacak bu? Nasıl olacağını netleştirmek için önce, "krizin kaç sene süreceği" sorusuna doğru cevap vermek gerekiyor. Senelerce sürme ihtimali olan bir krizin bitmesini beklemek başka, belli bir zaman dilimi içinde normale dönecek olanı beklemek daha başka. Bugüne kadar yaşanan krizlere bakınca, en babasının bir sene sürdüğü görülüyor. Demek ki, en kötü ihtimalle "Batı, 2009'un üçüncü çeyreğinin sonunda kendini toparlayacaktır." Yeter ki, Türk sanayi o güne kadar ayakta dursun. Durur mu? İyi planlanırsa durur. O gücü var çünkü. Tek şart, doğru strateji. Faizi düşürmek, kamu yatırımlarını arttırmak ve vatandaşı para harcar hale getirmek... bütün bunlar, Türkiye'nin başını suyun üstünde tutmasına imkân veren enstrümanlardır hiç şüphesiz. Hele bir de hizmet sektörüne ağırlık verirse, olur; hem de bal gibi olur. Şunu da hatırdan çıkarmamak lazım: Avrupa 2010 yılından sonra birçok hizmet sektörünü terk edecektir. Lojistik ve sağlık hizmetleri bunların en başında gelen sektörler. Hiçbir Avrupalı 40 bin dolara kalp ameliyatı olamaz artık. Arkasında sigorta olsa dahi olamaz. Çare, Türkiye. Batılı şirketler buraya gelip hizmet verecekler; başka çaresi yok bunun.