Global Kriz... 2008'in Ekim ayında patlak veren ve dünyayı yakıp kavuran kriz neredeyse senesine giriyor! Bitti mi acaba? Bu sorunun cevabını vermek için önce krizin merkez üssü olan Amerika'ya, sonra da şöyle bir dünyaya bakalım ve ardından da Türkiye verilerini gözden geçirelim. ABD'de krizin çıkış noktası olan konut dataları düzelme sürecine girdi. Amerika'nın en önemli hisse endeksi Dow Jones 9.000'i geride bırakırken, emtia fiyatlarında ciddi yükselişler oldu. Petrol fiyatları 70 doların üzerine çıktı. Hakeza metal, o da öyle. Bakır ve demir-çelik başta olmak üzere tüm metal fiyatları arttı. Özellikle sanayi üretim ve kapasite kullanım oranlarında düzelme, tüketici güveninde de iyileşme görülüyor. Navlun ücretlerinde de iyileşme var; mal sevkiyatı arttı çünkü. Bunların hepsi genel iyileşmenin birer işareti. Bu görüntüyü pekiştiren iki etken daha var aslında. İmalat sanayi beklenti endeksi ve tüketici güven endeksindeki olumlu hava. Tüketici satın alma eğilimine, üretici ise yatırım sürecine girdi. Tıpkı Amerika'da olduğu gibi Avrupa'da da perakende satış grafiği yukarı doğru bir trend çiziyor. Olumlu tabii. De... bunlara bakıp dünya krizden çıktı demek için henüz erken. ABD'de 2010'un ikinci çeyreğinden sonra iyileşme sinyallerinin alınacağı, buna rağmen, pozitif büyümenin ancak 2010 sonunda görüleceği ifade ediliyor. Japonya'da da öyle; 2010'un birinci çeyreğinden sonraki döneme kadar iyileşme yok. Avrupa için de aynı şeyi söylemek mümkün ama Almanya hariç. Almanya'nın toparlanmak için 2010'dan sonrasını görmesi lazım. Gelelim Türkiye'ye. Türkiye'de faizler düştükçe düşüyor. Enflasyonun kıpırdamaya mecali yok. Bir müddet sonra Hazine faizlerinin tek haneli rakamlara inmesi mümkün. 2009'un ikinci yarısında göreceli bir iyileşme başladı. Tüketici güven endeksinde ve reel kesim beklenti endeksinde iyileşme var. İhracattaki o yüzde 35'lik gerileme yok artık. Hatta, miktar yönünden bakıldığında memnuniyet verici bir artış görülüyor. Geçen Temmuz ayı mesela. Yüzde 7'lik bir artış gerçekleşti. İMKB endeksi 45.500'ü gördü ve oralarda tutunmaya çalışıyor. Merkez Bankası'nın uyguladığı başarılı politikalar finans sektöründe olduğu kadar reel kesimde de olumlu gelişmelere neden oldu. Ancak, bu iyiye gidiş sürer mi? Bütçe dengesindeki bozulmanın devam etmesi, bu soruyu önemli kılıyor çünkü. Bankalar son aylarda yine kamuyu finanse etmeye başladı. Bu da reel kesimin kredi bulmakta zorlanacağı anlamına geliyor tabii. Bir de kaynağı belli olmayan döviz var. Tam tamına 19.5 milyar dolar tutarında bir para bu. Evet, bu para olmasaydı bugün Türkiye'de dolar kuru 1.60 TL'nin üzerinde seyrederdi. Fakat, önümüzdeki dönemlerde de bu paranın Türkiye'de kalıp kalmayacağının cevabı yok! Bir önemli husus da Türkiye'nin son 3 sene içinde ödemesi gereken 254 milyar dolarlık dış borç. Bütün bunları karamsarlık yaymak veya moral vermek için yazdığımı sanmayın sakın. Sadece, ihtiyatlı olmak gerektiğine dikkat çekmek istedim.