Hebipa Derneği'nin tertiplediği Hepato Gastroenteroloji Kongresi'ne katıldım. Bu sene yedincisi gerçekleştirilen kongre yine dolu doluydu. Yurt içinden olduğu kadar dış ülkelerden gelen gastroenteroloji uzmanlarının da yoğun ilgi gösterdiği kongrede Hepatit B ve C virüsü mercek altına alındı. Reflü ve kolon kanserindeki son gelişmeler ele alındı. GDO konusunda tıbbın nereye gittiği tartışıldı. Beslenme, uyku ve hijyen. Bu üç unsur yine en önemli konu başlığıydı. Nasıl olmasın ki? Doğru beslenen, düzenli uyku uyuyan ve temizliğe dikkat eden bir kişi sağlıklı yaşamanın sırrını çözmüş oluyor; mutlu yaşamaya hak kazanıyor. Hele, azıcık da spor yapıyorsa aliyyülâlâ. Diyelim ki, bütün bunlara rağmen kişi virüs kapıp hasta oldu. Problem değil. Vücut güçlü ya, anında savunmaya geçiyor ve mikroba karşı direnç gösteriyor. Hele bir de doktor doğru teşhis koyup doğru tedavi uygulamışsa, kısa sürede sağlığına kavuşuyor o kişi. Ta tersi?!! Vücut sağlıklı değilse virüsle mücadele edemiyor bir kere. Doktorun teşhisi dahi güçleşiyor böyle durumlarda. Bünyede her bir hastalığın emaresi var çünkü. Hepatit B de Türkiye'nin henüz kontrol altına alamadığı hastalıklardan biri. Malum, kan yoluyla bulaşıyor. Dolayısıyla, sineklerden uzak durmak lazım. Şayet hastanın eli kanıyorsa, tokalaşmamalı. Doktorların da çok dikkatli olması gerekiyor. En önemli tedbir de, eldiveni bir defa kullanıp atması hiç şüphesiz. Berber ve kuaförlerin de aynı titizliği göstermesi lazım tabii. Hepatit B'nin ülkemizde görülme sıklığı yüzde 5. Güneydoğu Anadolu'da yüzde 10'a kadar çıkıyor. Tek teselli verici tarafı, 10 sene önce bu oranın iki kat fazla oluşu. Aşı çok önemli. 10 senede hastalığın yarı yarıya azalması da aşı sayesinde oldu zaten. Fakat, ailelerin bu konuda gereken duyarlılığı göstermediği de bir gerçek. Hem aşı olmalı, hem doğru beslenmeli, hem de temizliğe dikkat etmeli. Yoksa, kötü sonuçlarla karşı karşıya gelmek; sürpriz olmaktan çıkıyor. Uygun zamanda, uygun tedavi görmeyen hastadaki Hepatit B virüsü mutasyona uğruyor ve tedaviye dirençli hale geliyor. Tehlikeli yani! Dolayısıyla, zaman zaman kontrolden geçmek şart. Hepatit B tedavi edilmediği takdirde siroza, siroz da karaciğer kanserine yol açıyor. Kuru yemiş ve baharat da çok önemli. Bu gıdalar, vücut için gerekli ve faydalı gıdalar. Ancak, dikkatli olmak lazım. Küflenmiş ve bayat gıdaların alınması ise ters etki yapıyor ve karaciğer kanserine neden oluyor çünkü. Baharat da öyle. Sağlıksız şartlarda elde edilmiş, yahut da iyi muhafaza edilmemiş baharat karaciğer kanserine sebep oluyor. Hakeza spor. Hasta, egzersiz ve yürüyüş türü spor yaparsa, faydasını görüyor. Aşırı sportif aktivite ise hayatını tehdit ediyor. Reflüye yer kalmadı. Bir dahaki sefere artık...