Libya'da da beklenen olmadı!

A -
A +

Suriye, Katar, Arnavutluk, Sudan, Azerbaycan... derken Libya da vizeyi kaldırdı. Kaddafi bununla da kalmayıp Türk firmalarının alacağını sıfırladı ve "Önümüzdeki sene 10 milyar dolarlık ihale açacağız. Çoğunu Türklerin almasını isterim" dedi. Neden almasınlar? Alabilirler. Türk iş adamları bugüne kadar Libya'dan 21 milyar dolarlık iş aldı ve hepsini alnının akıyla yapıp teslim etti. Buna başarı denmez de ne denir? Halbuki, Erdoğan'ın Libya'da Erbakan'ın uğradığı kazaya uğramasını isteyen ne kadar çok kişi ve grup vardı! Hüsrana uğradı hepsi de. Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, "Eskiden iktidarlar iş adamlarını peşine takar ve ülke ülke dolaşırdı. Şimdi, iş adamları iktidarı peşinde sürüklüyor. Açılıştan, açılışa... yatırımdan yatırıma koşuyoruz" dedi ki, son 20 yılda yaşanan değişimi izah etmek için bu sözün üzerine söz söylemeye hiç gerek yok. Her ne kadar 20 sene diyorsam da, son 5 senede gösterilen performansın diğerlerinden kat be kat yüksek olduğunu da hassaten belirtmek lazım. Hele Ahmet Davutoğlu'nun Dışişleri Bakanı olmasından sonra. Yine Ergün'ün bir sözüyle devam edelim konuya. "Eskiden Türkiye, 'Üç tarafı deniz. Dört tarafı düşmanla çevrili ülke' diye tanımlanırdı. Şimdi, denizlerimizde de güçlüyüz. Komşularımızla olan ilişkilerimizde de." Doğru söze ne denir? Nihat Ergün'ün bir sözü daha vardı ki, çerçevelet; as duvara. "Komşularla başlattığımız dış politika, verilen teşviklerden daha etkili oldu." Türkiye'nin izlediği dış politika, komşularla birlikte kalkınmayı öne çıkaran bir politika. "Win, Win." Kazan, kazan! Bunun başka türlüsü düşünülemezdi zaten. Başbakan Erdoğan, Libya Lideri Kaddafi ile görüşürken biz de gelenekselleşen "Bab-ı Ali Toplantıları"nda Nihat Ergün'le birlikte sohbet ediyorduk. Sohbet, diyorum çünkü, toplantının bir kısmı basına kapalıydı. Konuşmalarda sır olan bir şey yoktu elbette ama daha rahat konuşma fırsatı verdiği için zikrettim basına kapalı olma halini. En azından insan kravatını gevşetebiliyor. Nihat Ergün'ün en beğendiğim hususiyetlerinden biri de, demokrasiye olan tutkusu ve sabrı. Doğru, demokrasi demek özgürlüklerin kullanılması demek ama hoşgörü ve tolerans olmadan kim kimin özgürlükleri kullanmasına müsamaha gösterebilir?!. Ergün, "Herkesin hoşuna giden şeyleri söylemek elbette ki güzel. Ancak, hoşa gitmeyen şeyleri de söyleyebilmek lazım." Kendini ifade etmek, başka türlü olmaz zaten. Bütün farklılıklarıyla ortaya koyamadığın bir fikri, içinde saklamaktan başka ne yapabilirsin ki?!. Türkiye, izlediği dış politikalarla ticaretin önünü açıyor aslında. Eskiden Türkiye İran'a "rejim" korkusuyla uzak duruyor; Suriye'ye "adını koyamadığımız" endişelerden dolayı mesafeli bakıyordu. Şimdi ortak yatırım alanları oluşturuyor ve menfaatlerimiz doğrultusunda her bir şeyi korkusuzca yapıyor. Her şey yerli yerinde demek değil elbette ki bu. Daha yapılması gereken çok şey var ama engelin en önemlisi ortadan kalktı. Korkmuyoruz. Ne biz komşularımızdan, ne de komşularımız bizden korkuyor. Türkiye bundan sonra bölgenin yatırım üssü olma yolunda rahatlıkla ilerleyebilir. Gelişmeler bunun sinyallerini veriyor çünkü.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.