Atalarımızın hangi sözünde hikmet yok da; "Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir" sözünde olmasın. Yahut da "Bir musibet bin nasihatten evladır" da. Veya "Sen seni bil sen seni, sen seni bilmezsen patlatırlar enseni" tekerlemesinde. Meclis Salonu'na girip "Cumhurbaşkanlığı Seçimi"ne katılmayan siyasi partilere millet kaç defa "Yapmayın. Etmeyin" dedi. Onlar bu sese kulak verecekleri yerde daha da azıya alıp işi ta Anayasa Mahkemesi'ne kadar götürdüler. Ardından da "Erken seçim" teraneleri arasında Türkiye seçime gitti. Millet bu; şakası olmaz! Tatili yarıda bölüp sandık başına gelen seçmen yarım günde hepsinin hakkını verdi. Kiminin kulağından çekip attı, kiminin ensesine şamar indirdi ve ipi çekilen tespih tanesi gibi her birisi bir yere savruldu. Toplayana aşkolsun! Hem parlamenter olacaksın hem parlamentoya girmeyeceksin! Var mı öyle? "Madem parlamento'ya girmiyorsun, o halde seni parlamento dışında bırakayım da gör!" Vatandaş aynen böyle dedi 22 Temmuz 2007 günü. Bu mesajı ilk alan Mehmet Ağar oldu. Siyasi zarafet gösterip daha ilk dakikada istifa eden Ağar önceki gün az ve öz bir konuşma daha yaptı. "O gün salona girmeliydik" diyerek; yapılan hatayı kabul etti. Bu da ayrı bir erdem tabii. Muhalefetin perişanlığı Bir de Deniz Baykal'a bakın hele. En son sandık başında görülen Baykal, sırra kadem bastı. Sanki, yer yarıldı içine girdi. Ahalinin bir kısmı "Evinde. Arkadaşlarıyla istifa etmeyi düşünüyor" dedi; diğer bir kısmı ise "Kesin Rodos'a doğru kulaç atıyordur" diye onun sözünün eri bir lider olduğuna vurgu yapmaya çalıştı. Bu iki grup arasında neredeyse niza çıkacaktı ki, "Ben buradayım" diye Ankara'da ortaya çıkan Baykal, "Ne istifa ederim. Ne de Rodos'a yüzerim" deyip dimdik ayakta olduğunu gösterdi! Hiçbir şey olmamış gibi davranan Baykal, "Ben değil, merkez sağ çöktü" diye ısrar ediyor ve kendisinin "En güvenilir siyasetçi" olduğundan dem vuruyordu. Pişkinliği görüyor musunuz? Baykal'ı böyle konuşturan bir neden de Süleyman Demirel'in kendisine yaptığı telkindi. Son aylarda Baykal'ın siyasi danışmanlığını üstlenen Demirel, "Sakın çekilme" demiş ona. Eh, 7 defa gidip 8 defa gelen Demirel böyle demişse bir bildiği vardır değil mi? Baykal da sımsıkı yapışmış onun bu ipine. O nedenle "Çekilmem" diyor da başka bir şey demiyor!.. Fakat, Demirel sağ gösterip sol vurmasıyla da meşhur bir siyaset ustasıdır. Baykal bunu dikkate almıyor herhalde! Ana muhalefet partisinin başında Baykal gibi birinin bulunması AK Parti'nin işe gelir. Demirel, "Tayyip Erdoğan'ın başı diniz olsun ve icraatlarını rahat yapsın" diye de istiyor olabilir Baykal'ın CHP'nin başında kalmasını! Fakat, CHP'nin muhalif grubu rahat durmuyor ki! İstanbul'da bir açıklama yapan Mustafa Sarıgül, akabinde mitili Ankara'ya attı. CHP Genel Başkanlığı'na aday ya, hemen diğer muhalifleri de toplayıp kısa bir durum değerlendirmesi yaptı. Sonuç: "Baykal istifa etsin!" Sarıgül ve arkadaşlarının sözcülüğünü yapan Hikmet Çetin, "Baykal ve ekibi CHP'nin yakasından ellerini çeksinler" dedi ve "Baykal'ın istifası hem CHP'yi hem de ülkeyi rahatlatır" diyerek kestirip attı. Hikmet Çetin'in açıklamalarında her birisi bir gülle ağırlığında başka sözler de vardı tabii. "Baykal CHP'de iktidar olmayı başardı ama bir türlü ülkede iktidar olamadı." Hikmet Çetin bir söz daha söyledi ki, o da yenilir yutulur cinsinden değildi doğrusu. "Kimi görsem; ya 'Baykal'a rağmen oy verdim' diyor, ya da 'Baykal var diye oyumu vermedim' diyor. Bütün sol partiler destek vermesine rağmen CHP yüzde 1'lik bir oy artışı yapabildi!" Murat Karayalçın'ın sessiz kalması düşünülebilir mi? O da, "Sonuçlar solun eksikliğini ortaya koydu" gibi veciz bir söz söyledi tabii. CHP böyle de merkez sağ farklı mı? Mehmet Ağar'ın indiği Kırat'a süvari aranıyor mesela. O süvari kim olacak? Mesut Yılmaz daha ilk gün açıkladı: "Merkez sağı ben birleştireceğim!" Parti içindeki Çillerci muhalif kanat ise harekete geçeli günler oldu. "Kırat'a kadın süvari yakışır. O da Çiller'dir." Çiller yanlılarının tezi de bu. "Kadın süvari!" Vatandaşın kapı dışarı ettiği ve Parlamento dışında kalan muhalefet partilerinin durumu üç aşağı, beş yukarı bu. Kimi, neden dışarıda kaldığının şuurunda; kimi ise hâlâ yediği zılgıtın etkisinde ve dolayısıyla henüz kendine gelip o şuura ermiş değil. Bu manzaraya bakıp AK Parti İktidarı'nın önünde güllük gülistanlık bir 5 sene daha olduğunu söylemek mümkün.