Türkiye'de kriz çıktı ya, aynı terane. Sanayici bankaları topa tuttu. Sanki suçlu onlar! "Kârınızdan biraz fedakarlık edin de, kredi faiz oranlarını düşürün!" İlk anda bu atış tam damardan bir atış gibi geliyor insana ama kazın ayağı hiç de öyle değil! Neden öyle değil onu da anlatayım. Malum, her işletmenin kâr maksadıyla kurulması ve faaliyetlerini de o minval üzere dizayn etmesi gerekiyor. Doğru, Türk bankaları para kazanıyor. Amma, bir de "amma"sı var bu işin. Bankalar, sermaye yönünden güçlü olması gereken kuruluşlardır. Sermayesi yeterli olmayan banka, ne mevduat toplayabilir ne de yeteri kadar kredi verebilir. Geçmişte oldu bu ve batan 20 küsur bankanın faturası millete çıktı! Bankalar geçen sene de kâr etti. Hatta yüzde 38 artış var kârlarında. Ancak bu kâr, öz sermaye kârı değil. Öz sermaye kârlılığı yüzde 15. Hazine tahvili yüzde 17 nispetinde kazandırdı halbuki. Yani, parası olan birisi banka kurup bin bir müşkülatla cebelleşmek yerine, o parayı Hazine tahviline yatırsa daha fazla kazanırdı! Böyle bir durumda bankacılık yapmak akıl işi mi? Gelelim "bankalar özel sektöre kredi vermiyor" sözüne. Her şeyden önce kanun, "Bankaların basiretli birer tacir" olduğunu söylüyor ve kâr etmelerini emrediyor. Verdiği krediyi geri alamayan banka yöneticisini "yetkisini kötüye kullandı" diye kodese tıkıyor. Bunun böyle olduğunu en iyi bilenlerden birisi de sanayicidir hiç şüphesiz. Buna rağmen sanayici, bankalara öfke kusuyor, "kredi vermedi" diye. En azından bir kavram kargaşası var burada. Türkiye Bankalar Birliği Genel Sekreteri Ekrem Keskin, "Türkiye'de işini düzgün yapan ve bilançosu şeffaf şirketler yok değil, var. Bankalar o kuruluşlara kredi vermek için yarışıyor zaten ama onların da kredi talebi yok" dedi. Bu ne anlama geliyor? Bankalar, kanunun emrettiği gibi davranıyor ve işini düzgün yapana kredi verme hususunda titizleniyor. Bilançosu düzgün olan işletmelere Hazine Tahvili faiz oranına yakın bir faizle kredi veriyor hem de. Fakat, böyle firma sayısı çok az. Kahir ekserisi riskli. Böyle bir işletmeye kredi veren, elbette ki o riski kredi faizine ilave edecektir. Ediyor da zaten. Türkiye'nin en büyük problemi şeffaflık. Ne kamuda var bu şeffaflık, ne özel sektörde. Kiminle iş yapıyor, vizyonu ne, geleceğe dönük projeleri var mı? İnsan kaynakları ne durumda? Bu soruların cevabını tam olarak verebilen işletme yok neredeyse. Ekrem Keskin, "Hazine Tahvil faizi yüzde 13'e indi. Şirketlerin tahvil çıkarmaları için uygun bir zaman. Neden hâlâ tahvil çıkarmıyorlar, anlamıyorum" dedi. Doğru, çıkarmaları lazım. Sermaye piyasasına yöneldikleri takdirde, SPK tarafından incelenecekler ve pozisyonları müsaitse tahvil çıkarma izni verilecek kendilerine. Bu da onlar için garanti anlamına geliyor tabii. Bunu yapan işletmenin tahvil satmakta zorlanmayacağını söyledi Keskin. Yatırımcı kadar bankalar da ilgi duyarmış bu tahvillere. Bu da bir kapı. Kendine güvenen geçsin.