Malatya'da görüp duyduklarım

A -
A +

İnsan Malatya'ya gider de, "Kayısı Pazarı"na uğramaz mı? Uğradım tabii. Malatyalıların "Şire Pazarı" dedikleri bu yerde kayısının yaşı ve kurusu birbirine karışmış. Bu dönem Şire Pazarı esnafı için önemli bir dönem; iş mevsimi çünkü. De... gördüklerim pek öyle değildi. "Piyasada para yok" dedi Ercan Öztürkler. Ercan Öztürkler, kardeşi Erhan'la birlikte kayısı ve kuruyemiş ticareti yapıyor. Toptan satışları da var, perakende de. "Veresiye verirsen malın tamamını bir günde satarsın. Peşin dedin mi, ıhh. Ne alan var ne satan" diye özetledi hallerini Öztürkler. Akkoza Otel'de kaldım. Malatya'nın en güzel oteli. Temizliği, hizmet kalitesi, hızlı servisi... her şeyi dört dörtlük. Dört yıldızı hak ediyor ama bir türlü vermiyorlarmış bu otele dört yıldızı. "Bir eksiğim varsa söyleyin. Ne ise yerine getireyim, diyorum ama ne eksiğimi söyleyen var, ne de yıldızımı veren" diye dert yandı Akkoza Otel'in sahibi Mehmet Kaba. Üç yıldızda çakılmış kalmış. Son senelerde hızlı bir büyüme performansı gösteren Malatya'da Akkoza Otel önemli bir boşluğu dolduruyor halbuki ama gel de anlat. Bir de Pütürge'si var Malatya'nın. Kadim dostum İsmail Kapan'ın memleketi. Nemrut Dağı yolu üzerinde. Eskiden çok bakımsızdı. Hızlı geçilirdi oradan. Şimdi o Pütürge gitmiş yerine modern bir şehir gelmiş sanki; pırıl pırıl. Yol, park, yeşil alan... Her bir şeyi var. Necdet Ayaydın çalışkan bir insan. Çapa'dan mezun doktordu, bıraktı; memleketi Pütürge'ye gidip belediye başkanı oldu. O yaptı hepsini. Pütürge'den okuyan çıkmış; nüfusu çok az. Belediyeler malum nüfuslarına göre yardım alıyorlar İller Bankası'ndan. Pütürge'nin nüfusu yok ki, yardım alsın. İş başa düşmüş tabii. İstanbul'daki Malatyalı iş adamlarının kapısını çalıp derslik ve yol yapmalarını sağlamış onların. MİAD Başkanı Yunus Akdaş da yardım edenlerden; caddeye onun adını vermiş Ayaydın. Akşam oldu, karnımız zil çalıyor. Tuğçe Perde Genel Müdürü Derviş Peker'e güveniyorum; her şeyi unutsa yemeği unutmaz çünkü. Geç vakit, "Hadi abi" dedi. "Yemek yemeye gidiyoruz." Taa Sürgü'ye yemek yemeye gideceğiz; 45 dakika! Biraz ayak sürümek istediysem de, "Olmaz" dedi. "Gidip kendimize mükellef bir ziyafet çekelim." Tema Mağazacılık Yönetim Kurulu Başkanı Vahap Küçük şoförümüz oldu. Atladık gittik, Ali Dayı'nın Yeri'ne. Gerçekten mükemmel bir yer. Masa donatılmış. Tek eksiği kuş sütü. Yedik. Yedik. Yedik... Daha doğrusu Derviş yedi, biz seyrettik! Tadına doyum olmayan bir seyirdi, onu da söyleyeyim. Derviş beş salata tabağını boşalttı, hâlâ istiyor. Ardından zeytinyağlı yiyecekler geldi. Ondan da beş tabak yuvarladı. Kebap servisinin başladığı an ben koptum. Boynum ağrıdı, gelen giden tabakları takip etmekten. Daha sonra 5 porsiyon da balık yiyen Derviş dönüp "Perhizdeyim abi" demesin mi?!. Nutkum tutuldu. Tatlıyı yiyip çayları içtikten sonra, şiş karnımı tutup Malatya'ya kadar yürürsek ancak eritiriz, diyecek oldum; Derviş anında yapıştırdı cevabı: "Acıkırız abi!" Derviş'in fikri neyse zikri de odur, diye boşuna dememişler!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.