Geçen haftayı Almanya'da geçirdim. MAN, yeni ürettiği motor tanıtımı için 40 ülkeden gazeteci davet etmiş. İki Türk gazeteciden biri bendim. Yiyip içtiklerimi anlatıp kafanızı şişirecek değilim. Gördüklerimden bahsedeceğim. Tanıtımın yapılacağı gece 150'den fazla gazeteciyi otelden aldılar. Eh, gidilen kuruluş bir otobüs şirketi olduğuna göre; gazetecileri de o şirketin ürettiği otobüslerin taşımasından daha tabii ne olabilir ki?.. Otobüsler MAN'dı ama 'hepsi antikaydı' desem abartmış olmam. Sıradan otobüs hepsi. Bizim memleketimizin 'gösteriş' standardına uymayan bir durum bu. Bizde olsa, gıcır gıcır olurdu hepsi... Ben de tabii hemen eksi (-) not verdim bu görüntüye... Uzatmayayım: Fabrikaya ulaştık sonunda. Dışarıda kar var, hava soğuk. O kadar kişi kapıda sıra olmuş, bekliyoruz. Kuyruk ilerlemiyor bir türlü. Vestiyer için beklediğimizi, içeri girince öğrendim. Bir eksi daha... Neyse, ayaküstü kokteyl ve ardından tanıtım. MAN Ticari Araçlar CEO'su Hakan Samuelson geldi kürsüye. Besbelli ki, adamın üstündeki giysi, en az bir haftadır ütü görmemiş. Pantalonun dizi yusyuvarlak, soba dirseği gibi. Not defterime bir eksi daha attım tabii... Sözleri doyurucuydu, tanıtım filmi çok etkileyiciydi ama olsun. Pantolon dizleri çok önemli!.. Ardından AR-GE ve üretimden sorumlu teknik genel müdürler konuştu. Onlar hepten dökülüyordu. Ceplerinde bir T cetveli eksikti. Sanki, laboratuvardan çıkıp oraya gelmişler... O kadar da olmaz ki!.. Bastım eksiyi tabii!.. Ardından yemeğe geçildi. Nerede biliyor musunuz? Fabrikanın bir köşesini biraz değiştirmişler, olmuş sana yemek salonu! Yerdekiler yetmiyormuş gibi duvarlara da dizmişler o birer tonluk motorları. Gerçi, mühendislik harikası olarak nitelendirdikleri D20 Common Rail motorlar 70 kilogram daha hafifmiş ama ne fark eder ki? Yemekte farklı bir şey olduğunu sanmayın. Karavanada pişirip getirmemişlerdi ama sonuçta sıradan bir yemekti işte. Yemek esnasında masalarda dolaşan yetkililerin sayısını hatırlamıyorum. Kimi genel müdür yardımcısı, kimi başmühendis. Hepsinin gözünün içi gülüyor, bıkıp usanmadan yeni motoru anlattılar. Kahvemi yudumlarken ağzıma kadar bilgi dolduğumu hissettim. İyi hoş da, bir Bayhan'ları da mı yok be arkadaş? Ne müzik, ne çalgı, ne çengi. Varsa, yoksa motor! Kocaman bir eksi (-) daha!.. Bizim şıklığımız, gösterişimiz, ışıltımız yok bu adamlarda. YOK. YOK. YOK!.. Ertesi gün tekrar fabrika gezisi. Söyleyecek çok şey var ama buna ne yerim müsait, ne de gereği var. Fabrikayı görünce nutkum tutuldu. O koca fabrikanın içindeki teknolojiyi, tertibi, düzeni, sistemi anlatamam. Müthiş!.. Üretimle ilgili ne gerekiyorsa var fabrikada. İlgisi olmayan hiçbir şey yok. Toz bile yok!.. Demek istediğim şu ki, o adamlarda bize benzer bir taraf bulamadım. İşlerine gösterdikleri titizliği biraz da kendilerine gösterseler ya. Ne gezer! Hele bir de sabah saat 06'da işe başlamaları yok mu, ifrit oldum. Dünyayı onlar kurtaracak sanki! Biz mi doğruyuz, yoksa onlar mı? Bilmem. MI ACABA?!. Maliye Bakanı Unakıtan, 'Zam yapmamak için çaba göstereceğiz' demiş... Kendisini aşar o konu! *** Türkiye depremde dünyada dördüncü sıradaymış... Ciddiye almadıktan sonra sıranın ne önemi var ki? *** Sakız çiğnemek zekayı geliştiriyormuş... O kadara mı düştü bu meret yahu! *** İstanbul'da gizli köpek dövüşleri yapılıyormuş... Ahali, her gün yaşanan 'it dalaşı'ndan bıkmış anlaşılan!