Marka ol, canımı ye...

A -
A +
Slovenya'nın başkenti Lubiyana'ya Basketbol Milli Takımımızın (12 Dev Adam) başarısını alkışlamak için gitmiştik, olmadı. Nedense çabuk elendi takımımız! BEKO'nun başarısını görüp moralimiz düzeldi de telafi etmiş olduk bu durumu.
Türkiye'nin global marka olması lazım. İşin garipliğine bakın ki; ne Türkiye marka, ne de firmalarımız! Ama Beko istisna; global marka oldu. Dünyanın her yerinde var o. Batı Avrupa'nın ikinci büyük cirosunu yapan beyaz eşya firması oldu bir kere. Ki, gurur verici bir durum bu.
Malum, Beko Arçelik'in global markası. Arçelik ayrıca 6 değişik marka ile dünyanın 14 ayrı yerinde üretim yapıyor. Avrupa, Asya, Afrika, Yeni Zelanda ve Avustralya kıtalarına yayıldı. Koç Holding  Dayanıklı Tüketim Grubu Başkanı Levent Çakıroğlu'na Amerika pazarına niye ilgisiz kaldıklarını sordum. "Amerika'nın tüketim alışkanlığı ve o kıtada kullanılan ürünlerin ebadı Avrupa ya da Asya'dan çok farklı" dedi. Tamamen değişik bir pazar yani.
Beko'dan şuraya gelmek istiyorum. Global marka olmak şart ama kolay değil. Kolay olsaydı çok firmamız olurdu zaten. Pazarda yerini alması lazım her şeyden önce. 7 milyar nüfuslu koskoca bir dünya. Hangisine yetişsin? Hadi yetişti diyelim; müşteri memnuniyeti diye bir şey var. Müşteri ucuz olsun istiyor. Ayrıca kaliteli de; zor iş.
Hadi o safhaların da geçildiğini kabul edelim. Rekabet konusu çıkıyor firmanın karşısına. Onun da üstesinden gelmesi lazım. O da Ar-Ge ile mümkün. Araştırma geliştirmeye yatırım yapmayan firma bir yerden sonra tıkanıp kalıyor. Ya maliyetleri aşağıya çekemiyor, ya çevreye duyarsız kalıyor, ya da müşterinin değişen zevkine ayak uyduramıyor. Haliyle tökezliyor.
İşletmeler için en önemli konulardan biri de "sürdürülebilirlik" hiç şüphesiz. Kendini yenileyemeyen, değişime ayak uyduramayan geride kalıyor ve tabii rekabetten de düşüyor.
Beko başarının en güzel örneği. Çakıroğlu, "Her ülkede nihai kullanıcıyı anlamaya çalışıyoruz" dedi. Önemli. Müşterilerin zevki değişiyor. Ürünü kullanma maksatları farklı olabiliyor çünkü. Bunları tespit edip ona göre ürün sürmek lazım pazara.
Bir firma global marka olmuş ve kâr da ediyor diyelim. O dahi yetmez sürdürülebilir olması için. Sosyal de olması gerekiyor. Mutlaka bir sosyal sorumluluk projesinin içinde bulunmalı ki, toplumla bütünleşsin. Öyle sat, kaç yok yani. Hep iç içe olacak.
Beko'nun Lubiyana'daki "Beko Hom"unu gezme fırsatım oldu. Hünerli şefler, ziyaretçilere Beko ürünleriyle donatılan mutfakta Slovenya ve dünya mutfağının en lezzetli yemeklerini tattırdılar. Ayrıca gelenler basketbol formaları, efsane madalyaları ve turnuva ayakkabılarını tanıma fırsatı buldu. Bilgisayar meraklıları büyük ekranlarda oyunlar oynayıp rekabetçi yeteneklerini ortaya koydular. Basketbol severler, maçları izledi...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.