Aralık ayının birinci yarısıydı; Gaziantep'te gerçekleştirilen toplantıda "Özel Ekonomi Bölgesi" masaya yatırıldı. Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, "serbest bölge"lerin vakti zamanında ihracatın gelişmesinde önemli rol oynadığını ancak, şimdi kapsamı daha geniş bölgelere ihtiyaç olduğunu bildirdi. İşte "Özel Ekonomi Bölgeleri" bu fikrin ürünüydü. Yeni kurulacak olan bölgelerde serbest ticaret de olacak, teknoparklar da, lojistik de. Gerekirse bir şehir tamamen "Özel Ekonomi Bölgesi" haline getirilecek; karar bu. Geçenlerde İstanbul Sanayi Odası'nın (İSO) tertiplediği "Sanayi Kongeresi"ne misafir konuşmacı olarak davet edilen Paul Romer ise şöyle enteresan bir fikir attı ortaya: "Globalleşen dünyada mega kentler önem kazandı. Yeni dünyada yer almak istiyorsanız, 8-10 milyon nüfuslu şehirler kurun!" Romer, New York, Londra, Paris, Berlin, İstanbul, Hong Kong, Pekin, Tokyo, Seul gibi şehirleri örnek gösterip, bu şehirlerin birbirine bağlanarak; ticaret zinciri oluşturduğunu söyledi. İş adamı ve yöneticileri artık bu tür şehirleri tercih ettiğinin ve küçük şehirler yerine mega kentlere odaklandıklarının altını çizen Romer, mega kentlerin avantajlarını; şu şekilde sıraladı: 1) Her şeyden önce nüfuslarından dolayı büyük pazardır bu şehirler. 2) Her türlü ulaşım imkânına da sahiptirler. İstanbul mesela. Dünyanın hemen her yerine istediğiniz saatte uçabilirsiniz. 3) Haberleşme de öyle. Telekomünikasyon ve internet ağıyla örülü hepsi. 4) Yeme içme ve konaklama da asla problem olmuyor. Daha da arttırılabilir bu maddeler tabii de... maksat hasıl olduğu için burada kesiyorum. Standford Ekonomi Politikaları Araştırma Enstitüsü Kıdemli Üyesi Paul Romer, İstanbul'un tarife uyan bir mega kent olduğunun altını çizdikten sonra, "Ama yetmez" dedi. "Başka İstanbul'ların da olması lazım." Türkiye'nin En az 7-8 mega kente daha ihtiyacı var. Mega kentlerin birbirine yakın olmaması gerektiğini de söyledi Romer. Olmasın ki, diğerinin büyümesine gölge etmesin. Romer'ın "Bu şehirlerin yeni göçlerle büyütülmesi şart" dediğini de hatırlatıp esas mevzua geçeyim... O da şu: Bu iki kritere uygun şehir hangisi? Gaziantep, Şanlıurfa, Kayseri, Eskişehir uygun mesela. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı (MTSO) Şerafettin Aşut "En uygunu Mersin ama" dedi. Hiç de yabana atılacak bir söz değil aslında bu. Mersin gerçekten biçilmiş kaftan! Sadece ekonomik kapasitesi değil, sosyal konumu da müsait çünkü. Tarım, lojistik ve turizm sektörlerini kendine stratejik sektör seçti zaten ve o hedefe hızla koşuyor. Ayrıca, demir yolu bağlantısı var. Limanı, Türkiye'nin Akdeniz'e açılan kapısı. Tarih kokan Tarsus "turizm bölgesi" ilan edildi. Çukurova Havalimanı'nın temeli atıldı. Antalya sınır komşusu ve 500 kilometre mesafeli bir komşuluk bu. Çukurova tarımda iddialı. Ta Hatay'a kadar genişleme imkanına sahip. Göçmenlerin gelip yerleşeceği toprağı lebiderya. Suriye başta olmak üzere Orta Doğu ve Afrika'dan gelip de yerleşmek isteyenlere şimdiden kucak açtı bile. Gelenlerin çoğunun ekonomik durumu iyi. Servet sahibi, yatırımcı ya da mesleki kariyeri olan çok insan var daha gelmek isteyen...