Mikro kredi denen şey

A -
A +

Adı üstünde "mikro"; azıcık yani. Fakat, ödül aldı. "Grameen Bank"ın kurucusu Bangladeşli Prof. Dr. Muhammed Yunus; uygulamaya soktuğu bu "mikro kredi" nedeniyle "Nobel Barış Ödülü" kazandı. Nasıl kazanmasın ki, açlıkla mücadele eden Bangladeş'i yoksulluk sınırından çekip çıkardı bu uygulama. Derken 111 ülkeye yayıldı bu sistem. Bugüne kadar Grameen Bank'tan 6.6 milyon insan kredi kullanmış. Hem de tamı tamına 5.3 milyar dolar. En enteresan tarafı da bu krediyi kullananların yüzde 96'sının kadın olması. Yunus, "Çünkü" diyor. "Kadınlar parayı iyi değerlendiriyor ve hem de geri ödemede daha garantili." Bu kredi Türkiye'de de uygulanmaya başlandı ve alınan sonuçlar çok olumlu. Burası kesin. Güneydoğu Anadolu'da sayısız başarı öyküsü var bu hususta. Önce 600, sonra 800 daha sonra da bin YTL kredi alan kadınların kimi oya yapıp para kazanıyor. Kimi kuzu alıp büyütüp satıyor. Kimi hediyelik eşya satan dükkan açıyor. Kimi de kuaför oldu. Köylerde pazarlama yapmaya başlayanlar bile var. Prof. Dr. Muhammed Yunus'un "Mikro kredi" uygulamasını Türkiye'ye getiren AK Parti Diyarbakır Milletvekili Aziz Akgül, Diyarbakır'da 3 bin 600 yoksul kadına kredi kullandırdıklarını söylüyor. Kredi alıp iş kuran kadın, borcunu haftada 20 veya 25 YTL'lik taksitler halinde ödüyor. Büyük kolaylık tabii. Buraya kadar olan kısmında "kötü" olan hiçbir şey yok. Her şey mükemmel. Ancak, bu sistemin sürdürülebilmesi için başka projelerle desteklenmesi lazım. Bir örnek vereyim: Şanlıurfa Belediyesi de mikro kredi veriyor. Bugüne kadar 175 kadın bu krediden faydalandı. Zeliha Orhan mesela. Bu kadıncağız kocası tarafından terk edilmişti. Bu tür geçimsizliklerin en büyük nedenlerinden birisi hiç şüphe yok ki geçim derdi. Geçimi düzgün olmayan bir insanın geçimsiz olmasından daha tabii ne olabilir ki? Kocası tarafından terk edilen Zeliha Orhan naçar kalınca Şarlıurfa Belediye Başkanı Ahmet Fakıbaba'nın kapısını çaldı ve "Durum böyleyken böyle" dedi. Fakıbaba da tuttu ona bin YTL tutarında mikro kredi verdi. Zeliha Orhan'ın ayağı yerden kesildi tabii; havalara uçtu. Gece demedi, gündüz demedi çalıştı, çabaladı ve Belediye'nin kendisine gösterdiği tezgâhı tam bir ticarethaneye çevirdi. Hediyelik eşya şu bu derken Zeliha Orhan şimdi 4-5 bin YTL sermayeli bir işletmenin sahibi. Üstelik kocası da yanında. Mikro kredi bir yuvayı yıkılmaktan kurtardı yani. Pazarlaması nasıl olacak? Böyle bir olay ayakta alkışlanır elbette ki. De... madalyonun diğer yüzü var bir de! Kuaförlükten bakkallığa, terzilikten dondurma dükkanı işletmeciliğine kadar birçok işi yapıyor bu kadınlar. Hem de hevesle. Mutlular da. Gözlerinin içi gülüyor hepsinin. Fakat, binlerce kişi kuaför mü olacak? Ya da dondurmacı. Bu iş sahalarının genişletilmesi lazım bir kere. Ayrıca, kredi alanların daha fazla kazanmalarını da sağlamak tabii. Bu sistemle milyonlarca yoksula ulaşılmaya çalışılıyor ve onların ekonominin içine çekilmesi düşünülüyor çünkü. Hedef o! Kimi oya ve nakış işi yapıyor bu kadınların. Kimi de kilim dokuyup satıyor. Kaç defa rast geldim: Şehirlerindeki sempozyumları fırsat bilip tezgâh açıyorlar hemen. İş adamları oraları ziyaret etmeye görsün; nereden haber alıyorlarsa alıyorlar; o mekanda peydahlanıyorlar ve satış yapmak için cansiperane çaba gösteriyorlar. İşlerini ne kadar sevdikleri ve önemsediklerini konuşmalarından olduğu gibi vücut dillerinden okumak da mümkün. Vakarlarıyla yapıyorlar bu işi. Hele bir Anadolu insanının sıcaklığını yansıtmaları var ki, aydınlık yüzlerini görenler hayran kalıyor. Sanki, senelerce eğitim almış gibi profesyoneller de üstelik. Konuşmalarındaki akıcılık, meramlarına anlatmadaki hünerleri ise anlatılamayacak kadar güzel. Ancak, yaptıkları el işlerinin albenisi olduğunu söylemek biraz zor. Ne yapsın garibim? Anasından babasından ne gördüyse onu yapıyor! Dolayısıyla, o ürünü satın alan içine sinen bir alışveriş yapmış olmuyor. Alıp geldim; eşim: "Buna para verilir mi?" dedi. Kızım, "Babaaa" diye sızlandı! Halbuki, o ürünü İstanbullu da, İzmirli de, Parisli de, New Yorklu da gönül ferahlığıyla almalı ve kullanmalı. Bu nasıl mümkün olur acaba? Belki de bu işi iyi bilen tasarımcıların onlara özel tasarım yapması lazım.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.