Ankara, İstanbul, Çanakkale, Manisa ve İzmir'de halk pikniğe gider gibi mitinge gitti. Bayrak salladı, slogan attı, güç birliği yapıp diyeceğini dedi ve biraz da eğlendi. Şimdi ağzı olan konuşuyor!.. Da... hiçbiri siyasi yorumdan öte gitmiyor. Halbuki, bu mitinglerin ne bir siyasi tarafı var, ne de ekonomik. Sosyal tarafı ağır basan bir eylem bu. Mitinglere katılan insanların ne dediğini ve ne istediğini doğru tahlil etmek için bu tespitin yapılması lazım. Muhatabı da önemli bu sesin!.. Muhalefete bir bakalım hele. "Armut piş, ağzıma düş" vaziyetindeler ama avucunu yalasın hepsi de. CHP ve DSP liderleri mitinglere katılıp gövde gösterisi yapmaya gayret etti de ne oldu? Kalabalığın arasında kaybolup gittiler. 3-5 kişiden fazla ilgi gösteren olmadı kendilerine. Birleşme kararı almalarına rağmen birlikte yürümeyi bile beceremediler henüz. Şayet, Türkiye geleceğini istikrar, demokrasi ve sosyal barışa teslim etmek istiyorsa bugünü doğru tahlil etmek mecburiyetinde. Kalabalığın sesine, hiç eğip bükmeden doğru kulak vermek lazım bir kere. Geriye dönüp şöyle bir bakalım ve gördüğümüz fotoğrafları kare kare inceleyelim. 1- Bayrak o kalabalıkların ortak değeriydi. Her şeyden önce bunu dikkate almak ve asla göz ardı etmemek lazım. Hakeza demokrasi. Yapılan iş, demokratik hakları kullanmaktı. Layıkıyla da yapıldı. 2- Bu kalabalık durduk yerde inmedi ki meydanlara! Cumhurbaşkanlığı seçiminin start aldığı dönemde indi. İniş nedeni de önemli bu insanların. Attıkları sloganlara bakan, "rejim tehlikede" dediğini şıp diye anlar. Bu endişe doğrudur, yanlıştır... o ayrı bir konu. Türkiye'de 1.5-2 milyon insan "irtica" korkusu taşıyor demek ki. 3- Peki, ülkede "laikliği savunanlardan" korkan yok mu? Var tabii. Onların sayısı da bulur birkaç milyonu. 4- Bu veriler gösteriyor ki, 73 milyon nüfuslu ülkede kıyıda köşede 3 milyon radikal insan varsa da ana kütleyi meydana getiren 70 milyon kişi "biz barış içinde yaşarız" diyor. Ünlü sanatçı Emel Sayın,"Hem Müslüman, hem laik olunur" dedi geçenlerde. Emel Sayın'ın bu sözü Türk toplumunun ortak aklı aslında. 5- Ha, "Madem 70 milyon böyle düşünüyor, o halde bu bünye sağlamdır. Teferruatla uğraşmaya gerek yok" deme lüksümüz var mı? Yok, asla yok. Türkiye'nin bu dalgalanmaları tekrar tekrar yaşaması istenmiyorsa ülkeyi yönetenlerin bu insanların endişe ve korkularını dikkate almaları ve bertaraf etmeleri gerekiyor. Diretmeye gerek yok Siyasetçilere çok görev düşüyor demek ki. Biraz da onları inceleyelim. 1- Ak Parti'nin hissesine bu mitinglerden ne düşüyor acaba? Miting meydanlarına koşan her fert, "Ben gerildim" diyor. "Korkuyorum" diyor. "Benim özel hayatıma müdahale edileceğinden endişe ediyorum" diyor... Ve bu duygusunu en demokratik şekilde nasıl yansıtabilirse, öyle yansıtıyor. Türkiye'nin bir başarısıdır bu. Geçmişte, meydanlardaki çiçekleri bile biçip doğrayan kalabalıklar yok artık. Gayet düzenli bir şekilde toplanıyor ve dağılıyorlar. Bunu alkışlamak lazım. 2- Daha 1990'lı yıllarda Necmettin Erbakan'ın eşinin başörtüsü var diye onun başbakanlığına tahammül edemeyen halk, bugün eşi başörtüsü kullanan Başbakan'a, Meclis Başkanı'na ve kabineye itiraz etmedi. Ta ki, Cumhurbaşkanı seçimine kadar!.. 3- AK Parti'nin önünde iki tercih var şimdi. Ya "Eşinin başı örtülü Cumhurbaşkanı" diye diretip sokaktaki insanı gerecek. Ya da kalabalığın sesine kulak verip makul bir aday çıkaracağını deklare edecek kamuoyuna. 4- Doğru. AK Parti'nin 4.5 senelik iktidarı döneminde kahir ekseriyeti eşinin başı örtülü erkekler yönetti bu ülkeyi. Hiçbir şey de olmadı ama toplum iş Cumhurbaşkanı'na gelince gerildi. Daha fazla germenin kime ne faydası olur ki? 5- Bir de muhalefet tarafı var bu madalyonun. CHP ve DSP mesela. Miting meydanlarındaki kalabalığa hiç mi hiç güvenmesinler, tavsiye etmem. Kendilerine gerçekten güveniyorlarsa bir araya gelip bir miting de onlar yapsın. Bakalım aynı kalabalığı toplayabilecekler mi? Türkiye geçmişte "sağ-sol", "milliyetçi-komünist", "alevi-sünni" kavgalarından çok çekti. Bir yenisini niye yaşayalım? "Şeriatçı-Laik" kavgalarının bir an önce bitmesi lazım. Çünkü, bu kavgaların kaymağını hep birileri yiyor ve halka sadece posası kalıyor!.. Kimsenin endişesi olmasın. Türkiye'de rejim sağlam; yerli yerine oturmuş durumda. Artık, önceliklerimiz kısır siyasi çekişmelerden ve rejimden yana değil, ekonomiden yana olmalı. Aç ayı oynamıyor çünkü.