Aralık başında İstanbul'da yapılan bir konferansın ardından büyük bir tartışma başladı. 'Mor inek' gibi sürüden ayrılıp farklı olmak mı doğru, yoksa sürüde kalıp kurt tehlikesinden emin olmak mı? Bir de tabii herkes 'mor inek' olacaksa, geride kalan 'boz inek' kendiliğinden farklı konuma geçmiyor mu? Bir işadamı dostum var, Zeki Karahan. Onu ziyaret etmekten ayrı bir mutluluk duyarım. Nedenini söyleyeyim: Aysel Hanım!.. Zeki Bey'in ofisboyu bu kadın. İşi; gelen misafirlere çay, kahve ikram etmek ama bu işi öyle hoş yapıyor ki, onun elinden içilen bir bardak çay; insanın tüm stresini alıyor, tatlanıveriyor hayat birdenbire. Hayır, hayır. Kadının ikram ettiği çay çok özel bir çay değil. Bardak, kaşık da öyle. Farklılık, Aysel Hanım'ın kendi pırıltısından kaynaklanıyor. Yüzünde hep kocaman bir gülümseme var bir kere. Ayrıca bulaşıcı da bu gülümseme. Onu gören illa ki mutlu oluyor. 'Ne içersiniz?' derken öyle samimi, öyle sıcak ki; onun etki alanına girmemek mümkün değil. Onun o samimi ve kendine has zarafetiyle sunduğu çayı içen kendini özel hissediyor. Belki bir anne şefkati, kızkardeş sevgisi ve dost sıcaklığı var bu ilgide. Kim bilir? Karahan Grubu'nun daha birçok özelliği varsa da, esas 'mor inek' farkını Aysel Hanım'la yakaladığı kesin. Hakeza Asil Tekstil. Bizim plazanın hemen karşısında faaliyet gösteren bu firma konfeksiyon fabrikalarına etiket ve tişörtlerin üzerine emprime baskı yapıyor. Binası pırıl pırıl. Rengi, estetiği, temizliği... hasılı tüm görünümüyle öyle hoş bir manzara arz ediyor ki, sanayi kirliliğinin içinde boğulan Yenibosna gibi bir semte adeta soluk aldırıyor. O noktaya gelince kapalı havada güneş açmış gibi bir hisse kapılıyor insan. Veya çölün ortasında vahaya kavuşmak gibi bir hal oluyor. İnsana saygıdır bu bir. Yoldan geçenin minnet duyguları kabarıyor. Firmaya kanı kaynıyor. Dört mevsim oteller zinciri var hani. Ağırladığı müşterisine evindeki rahat ve sıcaklığı vermeyi kendine misyon edinen otel. İstanbul'da da faaliyet gösteriyor bunlardan bir tanesi. Sultanahmet Cezaevi'nin restorasyonuyla kurulan Four Seasons Hotel bu sözünü ettiğim otel. Bir gidin ve oradaki sessizliği ve ilgiyi görün. Tam kafa dinleme yeri. Personeliyle, yerleşim planıyla, düzeniyle ve hatta bahçe peyzajıyla size bu duyguyu yaşatıyor. Bana sorarsanız o mekan da başarılı bir 'mor inek' modeli. Hepimiz insanız. Geçenlerde müşterek bir dostumuzdan Ahmet Sağırlı'ya bir tebrik gelmiş. 'Sana gelene bakabilir miyim?' dedi. Yazdığı notu merak ediyormuş!.. Kendisine özel miymiş, yoksa sıradan bir şey mi? Ahmet Sağırlı bir yazar. Yüzlerce, binlerce arayanı var. Özel ilgi de istemez ama mesaj sahibini test etmek için bu tür şeyler çok önemli. Karşı taraf, dostlarıyla ayrı ayrı ilgileniyor mu, yoksa herkesi aynı kefeye mi koyuyor? Bütün mesele bu. Demek ki, farklı olmanın bin bir çeşit yolu var. Yeter ki istensin. MI ACABA?!. 2004'te tamı tamına 145 gün tatil varmış... İyi de, geri kalan günlerde ne yapacağız? * Kıbrıs'ta seçimi herkes kazanmış... Yani, sıfıra sıfır elde var sıfır!.. * Irak Geçici Hükümet Konseyi, 1 Temmuz'da Saddam'ı asacaklarını açıklamış... Yerin dibine girmiş birine değer mi acaba? * Yunan, Türkten 10 yıl daha fazla yaşıyormuş... O zeytinyağı ile besleniyor, eh, olsun o kadar!.. * Enflasyon muhasebesi Komisyon'dan geçmiş... Enflasyon bitmeden kanunlaşır mı acaba?