Bosna Hersek baştan sona Osmanlı kokuyor. Taşını kaldır, Osmanlı. Toprağını kazı, Osmanlı. Çevrene bak, gördüğün her şey yine Osmanlı... Mostar Köprüsü ise salt insan ve hayvanların geçişi için inşa edilen bir yapı değil kesinlikle. Osmanlı'nın 1566'da Avrupa topraklarına bastığı bir ayak o köprü. Sağlam, dengeli, kavi ve şefkatli... Neretva Nehri'nin iki yakasını bir araya getiren sanat eseri ve UNESCO tarafından "Dünya Mirası" ilan edilen bu şahane köprüyü, salt bir köprü olarak düşünmek; ona yapılabilecek haksızlığın en büyüğü olur belki de. Köprü, etrafını saran camilerin meydana getirdiği hilalin tam orta yerinde parlayan bir yıldız çünkü. İsmini köprüden alan şehir, binaları, çarşısı, taş döşeme sokakları ve ahşap evleriyle tam bir Osmanlı kenti. Neresinden bakılırsa bakılsın, adeta bir tablo; hayranlıkla seyrediyor insan. Neretva Nehri'nin sağ ve solunda kurulan köy ve şehirlerin güzelliğini seyrede seyrede kara yolu veya trenle ta Saraybosna'ya varmak mümkün. Orası da öyle. Tek kelimeyle Osmanlı. O muazzam kültür, şehrin dokusuna sinmiş, yüreğine nüfuz etmiş. Daha önceleri Vali Konağı olan ve sonradan kütüphaneye dönüştürülen bina, Sırp bombardımanı altında yıkılıp yanmış. Karkası hâlâ dimdik duruyor ama hüzünlü, üzgün ve perişan bir duruş onunki! İçinde muhafaza edilen 2 milyon kitap yanmış çünkü. O kitaplar ki, 800 senelik bir kültür ve medeniyetin şahidiydi. Sırp bombacıları, bilhassa hedef almış o binayı. O belgeler, o bilgiler yok olmadan kendi karanlık ruhunu huzura erdiremeyeceği düşüncesiyle vurmuş. Kinle, öfkeyle vurmuş... Ve yok şimdi o 2 milyon kitap! Ekonomik yapı Savaştan bu yana 11 sene geçmiş olmasına rağmen Bosna Hersek, yaralarını henüz sarmış değil. Bir taraftan AB ile müzakerelerini sürdürüyor, bir taraftan sanayisini yeniden kurmaya çalışıyor, bir taraftan da sosyal yapısını sağlamlaştırmaya çaba sarf ediyor. Bu değişim sürecinde elbette ki, savaşta kendisine en büyük yardımı veren Türkiye'ye güveniyor. 4 milyon nüfuslu Bosna Hersek'in 8 komşu ülkesi ile serbest ticaret anlaşması var. Türkiye ile de mevcut bu serbest ticaret anlaşması. Tarım ve hayvancılık ürünleri hariç sıfır gümrük uygulanıyor. İhracatta uygulanan yüzde 15'lik Gümrük Vergisi de 2007'de tamamen kalkıyor ve "0" oluyor. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) tarafından Bosna Hersek'e gerçekleştirilen ziyaret adeta bir ekonomik çıkarmaya dönüştü. 300'e yakın oda ve borsa başkanıyla birlikte Saraybosna'ya giden TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, "Avrupa'nın tam orta yerinde bulunan ve 2010'a kadar AB üyesi olacak olan Bosna Hersek bizim için hem sosyal, hem siyasi ve hem de ekonomik açıdan önemli bir ülke. Türk iş adamları olarak bu bölgede daha fazla yatırım yapacak ve Bosna Hersek'in iş ve sanayi odalarının geliştirilmesi için eğitim ve destek vereceğiz" dedi. Türkiye'de sadece 8 adet Bosnalı iş yeri bulunduğuna ve iki ülke arasındaki dış ticaret hacminin 143 milyon dolar olduğuna dikkat çeken Hisarcıklıoğlu, iki tarafın da bu rakamların yukarı çekilmesi için gayret sarf etmesi gerektiğini söyledi. Gerçekten de ikili görüşmelerde 24 tercüman görev yapmasına rağmen, bazen sıkışıklıklar yaşandı ve yeni tercüman arayışına girildi. Bosna Hersek'i ziyaret eden iş adamları bu ülkenin hem kültür yapısına hayran kaldı, hem tarihini yerinde görüp inceleme fırsatı buldu ve hem de ekonomik potansiyelin ne kadar büyük olduğunu fark etti. Birçok oda ve borsa başkanı, önümüzdeki günlerde kendi şehrindeki mahalli yatırımcılarla Bosna Hersek'i ziyaret etme kararında olduklarını söyledi.