Türkiye bugünlerde malum, "Demokratik Açılım" sözünün etrafında dönüyor. Bazen hızlı, bazen yavaş dönüyor ama dönüyor. Bu dönme her kafadan bir ses çıkmasına da neden oluyor tabii. En dikkat çekeni de, "Amerikan parmağı" sözü. "Bu işin içinde Amerikan parmağı var!" Muhalefetin iddiası böyle!.. Türkiye nedense hep parmak etkisinde kaldı. Türk halkının şuur altında var bu duygu. Hayali de olsa var. İngiliz parmağı... Rus parmağı... Yunan parmağı... Şimdi de Amerikan parmağı! Bir bizim parmağımız yok! Nedense? Türkiye'ye zarar vermek isteyen dış güçler asla zorlanmıyor ayrıca. Çünkü, iktidarlar onların işbirlikçisi!.. ABD, Türklerle Kürtler arasındaki mevcut husumeti kaldırmak ve böylelikle Türkiye'ye zarar vermek istiyor. Muhalefet de bu zarara mani olmak için canhıraş bir çaba sarf ediyor! Görüntü bu. Etmeyin, eylemeyin beyler. Bir ülkeye zarar vermek isteyen neden o ülke insanlarını birbirine kaynaştırsın ki? Bari, söylediğinizin azıcık mantığı olsun. Ama burası Türkiye. Bugüne kadar muhalefette hiç mantık aranmadı ki, şimdi aransın! At çamuru, tutmazsa da izi kalır! Benim ülkem insanının bir gerçeğidir bu. Kendi söylediği palavraya kendisi de inanır! "Amerikan parmağı" sözcüğünü fısıldayıver, yeter. Herkes inanır buna. Ondan sonra da, "Ben bu işte bir çapanoğlu var demiştim zaten" türünden türkü çığır dur. Oh ne âlâ muhalefet! Nasıl olsa, ahali "durumdan vazife çıkarmaya" yatkın. "Amerika ülkemizi karıştırıyor" de çık git. Çarşı anında karışır!.. Bunun adına kolay muhalefet derler ama etkilidir. Şimdiye kadar geri teptiği görülmemiştir. "Dış güçler ..." de yeter. "nokta nokta" kısmını birileri doldurur mutlaka. Türkiye'nin bir başka gerçeği daha var. İyileştirmek maksadıyla hangi işe başlanmışsa o iş başlayanlar tarafından berbat edilmiştir. İstisnasız böyle bu. Günlük düşünülür çünkü. Sosyal bilimciler, akademisyenler ve medya leşkerleri... iktidarla el ele verip ortak aklı bulmaya çalışıyorlar ya. Onlar toplanıp görüştükçe, bazıları işkillenip kürsüye çıkıyor ve "bu işte Amerikan parmağı var" diye bas bas bağırıyor. Hasılı çarşı karıştı. Bu gibi hadiseler bir vatandaşın verdiği tepkiyle tetiklenen hadiseler değildir. Planlanması lazım. Bu gibi organizasyonları genellikle devletler, bilhassa da süper devletler planlar. En önemli kıstas da hiç şüphe yok ki, halkın değerleridir. Din, vatan, bayrak, namus gibi değerleri. Kürtlerle-Türkler kardeştir diye çıkarlar piyasaya. Fakat, biri "Bu işte Amerikan parmağı var, vatan elden gidiyor" der; biri "Dış güçler" der, biri "Üniter Devlet" der ve olacağı varsa da olmaz o iş. İşlerin iyice zorlaştığını gören Kürtler, "Yahu nasıl olsa, Kuzey Irak'ta bir Kürt devleti kuruluyor. Ben de Kürt'üm. O halde, oraya geçeyim ve Kürt Kürt'e yaşayayım. Petrol varken ekonomik sıkıntı da çekmem" diye düşünür. Bu da ayırımcılığa götürür toplumu. Dış güçler isteklerine bu yolla da kavuşur yani. Bilmem anlatabildim mi?!!