Bir işe soyunana "Sen bu işin muhasebesini yaptın mı?" diye sorulur değil mi? İster maddi bir iş olsun bu, isterse manevi. "Sen bu işin muhasebesini yaptın mı?" İşin niteliğinden çok, planlaması önemli çünkü. Türkçe'mizde "Nefis muhasebesi" diye bir terim olduğunu da hatırlatayım bu arada. "İşin muhasebesini yapma" zarureti Türk milletinin şuur altında var ise de maalesef pratikte hiç olmadı. Olmadığı için de başına gelmedik kalmadı. Hele 2000 yılından önce, değil sosyal ve siyasi konularda, ekonomik faaliyetlerde bile muhasebe "es" geçildi. Sadece, vergi dairesine karşı bir sorumlulukmuş gibi algılandı, o kadar! İşletmelerin bilanço yapmak, envanter çıkarmak gibi bir kaygısı olmadığı gibi yol haritasını çizmek için muhasebe verilerine müracaat diye bir düşüncesi de olmadı. İhtiyaç duyulmadı böyle şeylere. Para kazanmak isteyen stoktaki malına baktı, hepsi o! Ne ka stok, o ka kâr! Enflasyonlu hayat bunu gerektiriyordu çünkü. 2000'den itibaren durum tamamen değişti ama. Eskiden stoktaki malına bakan işadamı, son 5-6 yıldan bu yana bilanço rakamlarına da bakıyor artık. Mecbur kaldı buna. O da yetmedi, işletmesinin geleceğini sağlama almak için muhasebe verilerini tek tek gözden geçirmeye başladı. Türkiye için o kadar yeni bir kavram ki bu, daha birçok işletme uydurabilmiş değil henüz kendini bu sisteme. Uyan kazandı, uymamakta direnen kaybetti. Sözlerimi teyit eden o kadar çok gelişme var ülkemizde ki, etrafına şöyle bir bakan görür onları. 2000 öncesinin cılız şirketleri nerede, son 6-7 yılda gelişip büyüyenler nerede? Hepsi de imajı sağlam ve güçlü global şirketler bir kere. 2001 Krizi'ni yaşayan Türkiye, bu felaketin muhasebe ilmini kaale almamaktan dolayı başına geldiğini bu krizle birlikte fark etti ve kendine çekidüzen verme ihtiyacı duydu. Fena da olmadı. 2006 yılında Türkiye 19 milyar dolar doğrudan yatırım çekti. Şayet, Türk firmaları son 4-5 senede hızlı toparlanmış ve kendini muhasebe ilminin teminatı altına alabilmiş olsaydı bu rakam 50, hatta 100 milyar dolar olabilirdi. Öyle bir potansiyel vardı çünkü. Yabancı sermaye perakende, finans, enerji sektörlerine geldi. Ki, bu sektörlerin hepsi kayıt altındaydı. Kaçağı kuçağı yoktu, yani. Şimdilerde başka sektörlere de geliyor yabancı sermaye ama bu geliş kayıtdışı sektör ve firmalara asla uğramıyor. Adamlar aptal değil tabii. Kayıtdışı haksız rekabet demek, ne işi var orada? Kim kendini "kurtlar sofrası"na atar? Türkiye'nin son 5 senede kat ettiği mesafeyi kimse inkar edemez. Müthiş değişim yaşadı ülke. Hele bir de vergi ve sosyal güvenlik reformunu gerçekleştirmiş olsaydı, Türkiye'yi kimse tutamazdı ama bu iki eksiği yüzünden koşarken topallıyor ve performans düşüklüğü yaşıyor. Kayıtdışı, bir ülkenin en büyük ayıbı. Şirketler sahip oldukları gayrimenkulü ipotek edip kredi bile alamıyor. Varın gerisini siz düşünün!.. Muhasebe, bir işletmenin hafızasıdır. En net fotoğrafı o verir. İşletmenin yatırım yapması elbette ki finansmanla olur ama o finansmanın ne kadar olacağını muhasebe ilmi olmadan tespit etmenin imkanı yok. Finansmanın azı da baş ağrıtır, çoğu da. Her ikisinin de maliyeti ağır çünkü. Yanlıştan dönme Ekonomi gemi ise o geminin pusulası muhasebedir. Kaptanın yön tayini için illaki pusulaya ihtiyacı var. Pusulası olmayan kaptan yönünü hiç mi tayin edemez? İmkansız değil tabii. Nasıl duran saat günde iki defa doğruyu gösteriyorsa, o kaptan da göz kararı ve el yordamıyla istediği limana ulaşabilir tabii. De... yanlış limana gitmelerin faturası çok ağır oluyor. Bunu, en iyi bilen ülke Türkiye aslında ama yine de bu yanlıştan dönemiyor bir türlü. İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası (İSMMMO) tarafından organize edilen "VIII. Türkiye Muhasebe Denetim Sempozyumu" bugün Antalya'da başlıyor. İSMMMO Başkanı Yahya Arıkan bu sempozyumun yaptıkları ikinci uluslararası sempozyum olduğuna dikkat çekip "3 gün boyunca muhasebenin kamu güveni ve denetimi hususunu tartışacağız. Ayrıca, denetim standartlarındaki eksiklikleri bir rapor haline getirip ilgili makamlara sunacağız" dedi. Birçok yerli ve yabancı uzmanın katıldığı bu sempozyumun mesleki aktiviteyi artıracağı kesin. Fakat, en önemlisi ekonomiye kazandıracağı ivme ki, önümüzdeki hafta bu konuya geniş bir şekilde temas etmeye çalışacağım.