Türkiye bu, ne yapıp ediyor ve kendine bir eğlence buluyor! Hem de çok mahirane yapıyor bu işi. Aha mahalle baskısı... aha Malezya tehlikesi!.. Gün görmemiş, pırıl pırıl iki mevzu. Ayrıca, esneme kabiliyetinin yüksek olmasından dolayı deforme olma riski de yok. Tepe tepe kullan yani. Bizim ahaliyi tek başına ne komedi kesiyor, ne de trajedi. İkisini karıştırıp damardan vurmak lazım. Bu özelliğinden dolayı iyi geldi bu iki meselenin birden zerk edilmesi. Oynanan trajikomik oyunun endişe verici boyutuna takılan ahali, kuyruğunu kovalayan kedi misali ha bire dönüyor. Dönüyor, dönüyor, yine dönüyor! Neden döndüğünü, niye döndüğünü tam bilmiyor haaa, onu da söyleyeyim. Ama dönüyor! Ayrıca, bu dönme eyleminin daha ne kadar süreceğini bilmeden dönüyor!.. "Mahalle baskısı" mesela. Şerif Mardin hoca, milletin ağzına bir laf sokuşturdu, "mahalle baskısı" diye; çarşı karıştı. Sanki bu iş ilk defa oluyormuş gibi bir hava esti. Türkiye'de mahalle baskısı yok demek mümkün mü? Var. Fakat, bu öyle bir meret ki, olmadığı yer ve ülke yok zaten. Az veya çok her ülkede var. Hollanda, orada yaşayan insanların üzerinde "Spor yap" baskısı kuruyor; İran ise "Çarşaf giy!" Son moda Malezya malum. Orada da "Oruç tut!" baskısı varmış. Türkiye'de bunlardan hiçbirisi yok fakat bu, Türkiye'de baskı olmadığı anlamına gelmiyor. Var tabii, "Başını aç!" baskısı. Türkiye'de uygulanan bu "başını aç" baskısı ne Hollanda'daki kadar yumuşak, ne de İran ve Malezya'daki kadar sert. Fakat, baskı baskıdır. Türk halkı çok hoşgörülü olmasına rağmen bu baskı, ahaliyi bezdirdi. Resmi dairede baskı... üniversitede baskı... hastanede baskı... Baskı! Baskı! Halk şimdi bir fırsat yakaladı. Anayasayı değiştirip bu baskıyı bertaraf etme imkanı var sanki. Fakat, halkın üzerinde baskı kuran ve bununla geçimini sağlayan bir etkin sınıf var Türkiye'de. Menfaat kapılarının kapanacağı endişesiyle bir sağa saldırıyorlar, bir sola; köşeye sıkışan kedi misali! Bu gerçekleşmesi kuvvetle muhtemel anayasa değişikliğini önlemek için de "İran" veya "Malezya" örneklerini dayıyor milletin gözüne. Halk korksun ki, güç onun elinde kalsın!.. Özetle söylemek gerekirse, son günlerde yaşanan karışıklığın nedeni bu. Fakat, ne yaptılarsa alamadılar istedikleri sonucu. Yol ve yöntemleri yanlıştı çünkü. "Mahalle baskısı" mevzuu mesela. Bre insafsız, bu baskı yeni değil ki. Sen zaten uyguluyordun o baskıyı, hem de şiddetli bir şekilde!.. Yeni bir şeymiş gibi ortaya atıp ahaliyi korkutmanın âlemi ne? Milleti korkutmayın "Ey Metiner Sezer, başı örtülü kişilerin hiç mi baskısı yok?" diyebilirsiniz. Bu soruya; hayır yoktu, cevabı verecek değilim. Vardı tabii. De... bu baskı sosyal hayatı bozacak ve ahalinin düzenini sarsacak boyutlarda asla olmadı. Adam Etiler'de barınamamış. Bağdat Caddesi'nde boğulacak gibi hissetmiş kendini. Ortaköy'e hiç girememiş zaten. Beyoğlu'nu düşünmemiş bile. Muhatap olduğu "başını aç" baskısı karşısında çorunu çocuğunu alıp Fatih, Erenköy ve Üsküdar gibi mütevazı semtlere taşınmış. Buralar haliyle muhafazakâr insanların tercih ettiği semtler olup çıkmış. Müslüman mahallesi diyebiliriz buralara. Fatih veya Üsküdar... iki Müslüman Mahallesi. Burada elinde bira şişesi dolanan bir erkeğe veyahut da vücudunu açıkta bırakan elbise giymiş bir kadına ters bakılıyor, bu doğru. Bunun gizlisi saklısı yok, bakılıyor. Fakat, bu bakış anayasa değişikliğinden sonra gelecekmiş gibi bir hava estirmek niye? Bu millet asılsız şeylerle çok korkutuldu. Öyle yapa yapa çift fikirli, çift kimlikli ve çift kişilikli insanlar topluluğu haline sokuldu. Bir şahsi görüşü, bir resmi görüşü var bütün meseleler hakkında ahalinin. Olur mu böyle şey yahu! İzmir ve Konya. Bu iki şehir Türkiye'nin uçlarıdır bir yerde değil mi? Diğer iller de bu iki ucun arasında yaşıyor sosyal ve siyasi hayatını. İzmir ile Konya arasında uçurum mu var da kaşınıyor da kaşınıyor bu mesele be arkadaş!.. Bu iki şehir arasında fazla bir sivrilik yok ki, diğer iller tehlike olsun!.. Geçmişte "Sağ-Sol", "Alevi-Sünni", "Türk-Kürt" deyip kendi ürettiğimiz korkuyla yaşamadık mı? Sanki Türkiye yarın komünist olacakmış gibi gergin bekleyişlerimiz oldu. Bir dönem Ermeni tehlikesiyle soluklarımız kesildi. Ne oldu? Sıfıra sıfır elde var sıfır... Bırakın şu suni tehlike çığırtkanlığını. Yeni Anayasa çıksın da Fatih'teki Etiler'dekine; Ortaköy'deki de Sultanbeyli'dekine daha saygılı ve toleranslı olsun! Bu millet birbirinin düşmanı değil ve olmaz. Gereksiz yere tel örgü çekmeye çalışmayın halkın arasına, tutmaz!..