Ne diyeyim?!.

A -
A +

Farkındasınızdır sanırım; uzun süredir ekonomik yorum yapmıyorum. Onun yerine sosyal meselelere parmak basıyor ve onunla iktifa ediyorum. Ekonomist geçinmeme, yeri geldiğinde bu konuda iddialı olduğumu göğsünü gere gere söyleyen birisi olmama rağmen, suya tirit yazı yazıyorum; yine de ekonominin gidişatı hakkında kalem oynatmıyorum. Bilhassa sermaye ve para piyasası hakkında. Neden? Anlatayım. Hadi o gün okkalı bir yazı yazdım ve şoku yiyen piyasa şöyle bir silkinip kendine geldi diyelim. Faizler düşüyor tabii, o günün rüzgarıyla İMKB endeksi de yükseliyor. Bunlar iyi, güzel şeyler gayet tabii. De, hep öyle kalmıyor ki. Ertesi gün ne göreyim? Düzelttiğim piyasa sallanıyor! İster istemez üzülüyor insan. Akşam çekidüzen verdiği piyasa ertesi günün sabahına zıpkın yemiş balık gibi dağınık çıkar da kim üzülmez! Bütün bunlar şaka tabii. Piyasanın bırakın bendenizi, Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz'ın sözüyle hareket etmesi dahi söz konusu olamaz. Aktığı yatağı, izlediği yolu var. Evvel emirde Türkiye piyasasının kendi yapısından kaynaklanan gerçekler var; enflasyon, yüksek faiz, cari açık gibi. Bir de dış piyasa şartları var tabii. Amerika Birleşik Devletleri (ABD) önemli bir oyun kurucusu mesela. Bunu hiç akıldan çıkarmamak lazım bir kere. ABD "Faizi arttırdım" diyor dünya sallanıyor. "Düşürdüm" diyor titriyor. Hatta, bu ülkenin aldığı siyasî ve askerî kararlar dahî baskı yapıyor dünya ekonomisi üzerinde. 2'nci dalga Bunun en bariz örneğini mayıs ayında yaşadı dünya. ABD Merkez Bankası (FED) artık faiz arttırmayacağını ima etmiş ve hemen o gün dünya piyasaları dalgalanıvermişti. Bu dalga Türkiye'yi "Faiz ve dövizde değer artışı. İMKB'de düşüş" şeklinde vurmuştu malum. Gelişmekte olan piyasaların kırılganlığı da çok önemli bir risk aslında Türkiye için. 22 Eylül Cuma günü mesela. O gün piyasalar ikinci bir "mini dalga"yla daha dalgalandı. Mini olmasına miniydi ama Türkiye'yi fena vurdu bu dalga; İMKB yüzde 3.7 düşüş yaşadı. Dolar 1.53 YTL'ye, faiz ise yüzde 21.5'e çıktı. Nedeni belli: Brezilya siyasi krizle tepe taklak olurken; petrol fiyatlarının inişe geçmesi Rus şirketlerinin değerini düşürüp borsaları geriletmişti. Macaristan'daki krize ise siyasi çalkantı sebep olmuştu. Tayland'da askeri darbe, G. Afrika'da cari açık tedirginliği yaşandı, Polonya'da ise koalisyon bozuldu. İşin en enteresan tarafı, her iki dalgalanmada da en çok etkilenen ülkenin Türkiye olmuş olması. 22 Eylüldeki dalga ikinci dalga mıydı yoksa şu mutat "keriz silkeleme" durumlarından birisi miydi? Eğer öyle değilse, ne zaman gelecek bu ikinci dalga? Buraya kadar, dış piyasanın Türkiye'ye nasıl bir etki yaptığını arz etmeye çalıştım. Gelelim iç piyasanın durumuna: Türkiye'nin iç borçları toplamı 252 milyar dolar civarında. Buna, 194 milyar dolarlık dış borcu da ilave edince Türkiye'nin toplam borç stoku 440 küsur milyar doları buluyor. Hazine ha babam borç ödüyor. İşin enteresan tarafı, ödedikçe artıyor bu borç! Böyle bir garipliği de var bu işin. Bir de cari işlemler açığı var ki, Allah düşman başına vermesin! Ağustos sonu itibariyle 30 milyar dolar sınırını aştı. Ki Türkiye'de bir ilk bu. Cari açık neden artıyor? İthalatı ihracatından fazla da ondan. İhracat rakamları ithalattan büyük olsaydı; yani, Türkiye ekonomisi ticaret fazlası verseydi bunların hiçbiri olmaz ve haliyle bir tarafta enflasyonla mücadele eden Türkiye, diğer tarafta da cari açıkla cebelleşmeye mecbur kalmazdı. Borç... cari açık... borç. Risk üçgeni! Türkiye'nin borcunu ödeyecek ticari potansiyele sahip değil. Dolayısıyla, borcu borçla ödüyor. Onu da ancak yüksek faiz vermekle yapıyor. Yüksek faizi, artan risklere karşılık parayı Türkiye'de tutmak için veriyor. Yoksa parasını alıp gider elin adamı. En kritik soruyu sormanın vakti geldi: Türkiye bu şartlarda gider mi? Giderse nereye kadar gider? Hazine yabancıya bono satabilmek için reel olarak yüzde 14-15 faiz ödüyor. Yüzde 7, bilemedin 8 büyüyen bir ülkenin yüzde 14 faiz ödemesi, düze çıktığı veya çıkacağı sinyalleri vermiyor tabii. De... özelleştirme, turizm geliri ve doğrudan yabancı sermaye girişi ile birlikte bir denge kuruyor işte.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.