Neden böyle bu?

A -
A +

Son iki makalemde memleketim Gülnar'ı ele almıştım. Sıra geldi fotoğrafın tamamına, Mersin'e bakmaya. Mersin Türkiye'nin Akdeniz'e açılan en eski limanı. Ticaret merkezi yani. Dün de böyleydi, bugün de böyle. İlçeleri farklı mı sanki? Aha Tarsus. Sadece Mersin'in değil, Türkiye'nin en büyük ilçesi. Bir türlü il olamadığına bakmayın siz, 50 ilden daha büyük. Uçsuz bucaksız ovasında her cins ürün yetişiyor. Mersin'in doğusundaki ilçeleri de öyle. Erdemli mesela. Denizi ayrı güzel, yaylası ayrı güzel bu ilçenin. Tarımı ise süper. Sadece Alata Bahçe Kültürü Araştırma Enstitüsü'nün bu ilçede bulunduğunu ifade etmem dahi bu ilçenin tarımla ne kadar iç içe olduğunu açıklamaya yeter. Onlarca bitki ıslahı ve tohum geliştirmesi yapan bu enstitü Türkiye'nin en eski Ar-Ge kuruluşlarından biri. Narenciye başta olmak üzere her nevi meyve sebze yetiyor Erdemli'de. Hakeza Silifke, o da öyle. Yer fıstığı, susam ve çilek dahil her cins sebze üretiliyor Göksu Irmağı'nın suladığı Silifke Ovası'da. Aydıncık'ın seracılıkta gösterdiği başarı herkesin malumu. Anamur'u söylemeye gerek var mı? Türkiye'nin muz ambarı. Biraz daha imkân verilse, Türkiye'nin dışarıya döviz ödemeden muz ihtiyacını karşılayacak kapasitede ayrıca. Gülnar'ı söyledim zaten. Nohut, üzüm, elma... her bir meyve yetişiyor bu ilçede. Mut daha ayrı. Bir kere kayısı üretiminde çok iddialı. Son senelerde zeytin ve zeytinyağında da popüler oldu. Mersin ve ilçelerinin iktisadi potansiyeli sadece tarım ve ticaretle sınırlı değil tabii. Lojistik ve turizm Mersin'in vazgeçilmezi. 10 bin yıllık medeniyetlerin kalıntıları bu yörede. Sadece, onlar restore edilip gün yüzüne çıkarılsa; değil Mersin, Türkiye ihya olur ama yapan hani? Tarih ve kültür turizminin yanına elbette ki, deniz ve yayla turizmini de ilave etmek lazım. Bunca girizgâhtan sonra lafın kuyruğunu bağlayabilirim artık. Sayısız vasfa haiz Mersin'in fazlasıyla kalkınmış ve zengin olması gerekir değil mi? Değil işte!.. Zurnanın "zırt" dediği yer de burası zaten. Ziraatla uğraşıp da tok yaşayan yok gibi. Ahali fakir. Un, şeker, yağ ve su var. Helva olmuyor!.. Tarımın envai çeşidini yapmak mümkün ama tarım arazileri küçülmüş!.. Milyonlarca turist ağırlamak mümkün ama turizm sektörüne ağırlık verilmiyor!.. Ulaştırma imkânı fazlasıyla var ama istenen bir türlü olmuyor!.. Neden? En basiti tarım. Türk toplumu, mülkiyete fazlasıyla önem veriyor fakat, iş topraktan elde edilen katma değere geldi mi, nedense herkes yan çiziyor! Bahanesi de hazır: "Verasetten dolayı araziler parçalandı ve ekim yapılamıyor." Basiretsizliğin daniskası! Parçalanmışsa, birleştir be adam. Bunu köylü yapacak değil elbette. Devletin rehber olması, yol göstermesi lazım. En basiti, kooperatif. Doğru dürüst tarım kooperatifleri kurulmuş olsa var ya, hem Mersin ve hem de Türkiye köşeyi döner ama nedense kafa yoran yok bu meseleye. En azından Resul İzmirli'nin yorması lazım halbuki. Hem ziraatçı, hem de kooperatifçilik üzerine ihtisas yaptı. Hani?..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.