Enver Ören'in hedefleri ve sevdası yaşıyor. O sevdayı biz pek anlayamadık ama günün birinde birileri mutlaka anlayacaktır onu.
Enver Ören'in vefatının ikinci yıl dönümü bugün. Onun bedeni değilse bile idealleri ve fikirleri bizimle. O yaşıyor yani. O her ne kadar İhlas Holding'in Yönetim Kurulu Başkanı'ysa da biz çalışanların ağabeyiydi. Tevazuu ve yüreğindeki insan sevgisi onu "Abi" makamına yükseltmişti. "Abi" derdik ona, "Enver Abi."
O cömertti. O sevdalıydı. İhlas Holding çatısı altında çalışanların yüz bin kişiyi bulması en büyük sevdasıydı. İnsanlara yardım etmeyi severdi. Kendisinden bir şey isteyip de geri çevirdiği olmazdı. Bir gün bir sohbetinde, "Bursa taraflarında seyahat ediyordum" diye anlatmıştı. "Uludağ'a bakıp Allah'tan bana o dağ kadar altın vermesini diledim ve hepsini dağıtmayı niyet ettim."
Abdülkadir-î Geylani Hazretleri'nin torunu merhum Seyit Mazhar Geylani, uzun müddet hizmet etmekle şereflendiğim bir zattı. Hemen ona gittim ve "Efendim" dedim. "Enver Abi, bir dağ istiyor."
Mazhar Geylani kalp gözü açık biriydi ve Enver Abi'nin cömertliğini bildiği gibi gönül zenginliğini de yakinen bilirdi; güldü. "Git, Enver Abi'ye söyle; başka bir dağ istesin" dedi. "O dağ bitmiştir."
Mazhar Geylani, Enver Abi'nin cömertliğine dağ dayanmayacağını ve Uludağ kadar bir serveti zaten dağıtmış olduğunu bu özlü sözle ifade etti.
Enver Ören hayır hasenatta ne kadar eli açıksa, ülkesine ve bu topraklar üzerinde yaşayan insanlara da o kadar sevdalıydı. Vizyon sahibiydi. Dünyadaki gelişmeleri yakından takip eder; teknoloji, sağlık, yayın, finans, enerjii, sigorta, otomotiv alanlarında "Ülkem için ne yapabilirim" diye düşünürdü. Birçok sektörde yatırım yapması ve on binlerce insanı istihdam etmesi hep bu sebeptendi.
Bizim en büyük eksikliğimizden biri de hiç şüphe yok ki, "büyük düşünememek" ve "büyük düşünenleri anlayamamak"tı. Enver Ören'in tebessümü ve düşünceleri bulaşıcıydı. Karşısındakini etkileme konusunda üstüne yoktu; kalpten konuşurdu çünkü. Onun bu mahareti heyecanını hissetmemizi, hedeflerini görmemizi sağladı ama gelgelelim üzerimizdeki ataleti atıp harekete geçme basireti gösteremedik. Yalnız bıraktık onu! En büyük hatamız ise, ona ayak uyduramamak oldu: O çalışkandı, biz tembel. Her şeyi onun omzuna yükledik ve yan gelip yattık.
Siyasetçiler zaten hiç anlayamadı onu. O iş hayatında olduğu kırk sene içinde Enver Ören hep vermeyi düşündü. Almayı aklından bile geçirmedi. Süleyman Demirel, Turgut Özal, Tansu Çiller, Mesut Yılmaz, Tayyip Erdoğan... Hepsiyle görüştü. Hepsine sevdasını anlattı ama hiçbirinden bir şey istemedi. Aksine, "Ne verebilirim" diye çıktı onların karşısına. "Her yenilikte, her hizmette emrinizdeyim" dedi ısrarla. Onun bu hali siyasetçileri şaşırttı tabii. Onlara gelen "Bunu isterim" diyordu. "Bana şunu verin" diyordu. Enver Ören'in bu tutumu onların dengelerini bozdu, şaşırttı. Enver Ören'in sevdasını anlayamadılar bir türlü.
Enver Ören'in hayatı prensipler silsilesiyle doluydu. Biz onun diğer güzel hasletlerini fark ettik nispeten ama prensiplerini göz ardı ettik maalesef. Yeni neslin onu anlayacağını ümit edenlerdenim.
Enver Abi büyük ve iyi insandı. Allahü teâlâ rahmet eylesin. Mekanı cennet olsun.