Oğlum bas git!
5 Nisan 2013 01:00
Üretim hem zordur, hem de zevkli. Otomobil üretimi mesela. Binlerce parça bir araya geliyor ve bir otomobil oluyor. Uçak ise milyonlarca parçanın bir araya gelmesiyle. O parçaların bir araya gelmesindeki uyumu tasavvur edebiliyor musunuz? Ayrıca şöyle bir inceliği daha var bu işin: Parçaların bir kısmı Amerika'da, bir kısmı Avrupa'da, bir kısmı Çin'de, bir kısmı da Türkiye ya da başka ülkelerde üretiliyor. Sonra da bir puzzle ahengiyle monte edilip otomobil ya da uçak oluyor.
Bu ahengin adına "mühendislik harikası" denmez de ne denir? Üretim üssünde önce parçalar tasarlanıyor ve her bir parçanın kalıbı çıkarılıyor. Bu kalıplar yan sanayiye gönderiliyor ve sıfır hata ile üretilip geri geliyor. Üretimin düzgün bir seyir takip etmesiyle oluyor bütün bunlar. Müthiş bir sistem bu. Kalite ve standardın en üst seviyesi.
Bu sistemi, sosyal ya da siyasi hayata taşımak da mümkün. Kalkınmış ülkeler böyle yaparak muvaffak olmuşlar. Her işleri sistemli ve ahenk içinde çalışıyor.
Türkiye'de yok bu! Ne tasarım var, ne de kalıp teknolojisi. Parçaları gelişigüzel tasarlıyor ve öylece monte etmeye çalışıyor. Uymuyor tabii. Ondan sonra da gelsin vakit kaybı, gelsin çile!.. Pratik olmak başka, baştan savmak daha başka. Türkiye baştan savıyor!.. Parçalar uymuyor ya; bu sefer de bir suçlu arıyor. Düşman dahi oluveriyor bu aranan! Bulduktan sonra da ağzına geleni söylüyor: Adi! Hain! Satılmış!..
Kabul etmek lazım ki, bu bir hastalıktır. Hem de kronik cinsi! Tedavisi uzun sürer elbette ki ama önce hastalığı kabul etmek lazım. Türkiye henüz o safhada değil. Hastalığı kabul etmiyor. Şerefsiz! Hain! Satılmış!..
Gariplikler ülkesiyiz. Bizim şehircilik anlayışımız; nüfus ve ev sayısı ile sınırlıdır. Şimdi buna bir de gökdelen eklendi. Ne kadar gökdelenin varsa, o kadar medenisin! Hiç de öyle değil halbuki. Medeni şehirlere insan kadar altyapı da lazım. Yol ve park lazım. Kaldırım ve yürüyüş kulvarı da lazım. Hani?
Sosyal hayatımız böyle de ticari anlayışımız farklı mı sanki. Üç aşağı, beş yukarı o da aynı. Satılan mal sucuğa ya da peynire benziyor mu? Benziyor. Al öyleyse!
- Yahu bunun içinde katkı maddesi var, diyorlar!
"Onu diyen haindir, kulak asma o sözlere."
- Sucuk sakatattan, peynir süt tozundan imal edilmiş de diyorlar.
"Onu diyen şerefsizdir!"
Hizmet anlayışımızın da ticari ahlakımızdan farkı yok aslında. Al birini vur ötekine.
- Aracımın parçasını orijinali ile değiştirmemişsiniz; neden?
"Bu orijinalinden daha sağlam. Garantisi benim!"
- Bir arkadaş bu yüzden kaza yaptı; böyle garanti mi olur?
"Bela mısın sen be?"
- Neden bela olayım ki? Hakkımı arıyorum.
"Oğlum bas git!"
Siyasi hayata hiç girmeyeyim.
-Şerefsiz!
"Şerefsiz sensin!"