Adet olmuş bir kere. Çocuk ne zaman bir şey söyleyecek olsa, işaret parmağını dudağına götüren anne, 'Sen çocuksun, sus. Karışma' deyiverir ona. Âdet işte. Biraz daha ısrar etmeye yeltense, çimdiği yer oturur. Ebeveynden böyle bir tepki alan çocuk ne yapsın? Çaresiz ağzından çıkan kelimelerin hepsini toplayıp atar içine. O şişkinliği düşünebiliyor musunuz? Çocuk bu, soracak tabiî. Soracak ki, öğrensin. Hatta bazen bir şeyi üç defa, beş defa sorar. Kredi kartına üç defa şifre girmek gibi bir şey bu. Aldığı cevabı belleğine iyice kaydetsin ki unutmasın. Çabalaması bundan aslında. Ebeveyn bu merak döneminde ona yardımcı olmalı ama yapan kim? Ben yapmadım mesela. 'Sus' demek daha bir işime geldi. Hele anneler? Anneler için çocuk, kaç yaşına gelirse gelsin hep çocuktur. 30 sene, 'Sen çocuksun, sus' de, o kadar sene sonra da kalk, 'Bu konuda fikrini söyle' diye baskı yap adama. Olacak şey mi? Burası Türkiye, oluyor işte!.. Adamcağız cevap veremeyince de, 'Benim oğlan (veya kız) hiçbir şey bilmiyor ayol' yakınmasıyla çık işin içinden. Evindeki yasaklı ortamdan kurtulan çocuk, hiç olmazsa okulda aradığını bulsa bari! Nerdeee! Orası, evden beter!.. Sağa bakma... arkadaşınla konuşma... Bahçede koşma... Ma. Ma. Ma!.. Ardından iş. İşiniz dışında bir şeyle ilgilenmeyin... Başka servistekilerle görüşmeyin... Pencere önünde dikilip durmayın... Yın. Yın. Yın!.. Böyle baskı altında büyüyen bir yetişkinin halini düşünebiliyor musunuz? Fikrini söyleyemediği gibi kendini de savunamaz. Söylediklerinin doğru, yaptıklarının uygun olduğunu bilemez çünkü. Bizim oralarda 'pısırık' derler bu tiplere. İşin garibi, istisnasız herkes öyledir. Silik şahsiyetler yetiştirmekte üstümüze yok da ondan. Bu yazıya, Ünilever'in Omo için hazırladığı 'Kirlenmek Güzeldir' marka stratejisi sebep oldu. 'Üstünü kirletirsen, kafanı kırarım' zılgıdıyla büyüyen veya büyümekte olan bir nesle, 'Kirlenmek Güzeldir' demek; doğrusu cesaret ister. Bir reform bu. Bir firma yapabilir mi? Doğrusu çok merak ettim ve araştırdım. Ünilever Türkiye Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet Altınok'a kadar uzandım ve sordum bu soruyu. 'Zor belki ama mümkün' dedi, Altınok. Brezilya başarılı olmuş mesela. Söylediğine göre bu konu, bir ürün tanıtımından çıkıp stratejik bir projeye dönüşmüş zaten. Altyapısı da var. Ülkenin dört bir köşesinde 'SporOMO Çocuk Şenliği' başlamış bile. Çocuk-Ergen Ruh Sağlığı Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Yankı Yazgan da bu şenliğin tam orta yerindeymiş. Annelerle sohbet edip, çocukları nasıl yetiştirmeleri gerektiği hususunda bilgi verecekmiş onlara. Yakında Kayseri'de start alacak olan bu şenlik, daha sonra sırasıyla Antalya, Diyarbakır, Malatya ve Samsun'da da devam edecekmiş. Prof. Dr. Yazgan'a ünlü romancı ve yazar İclal Aydın da eşlik edecekmiş ki, bu da tabiî projeye daha bir ciddiyet kazandırıyor. Bakalım, bekleyip göreceğiz!.. MI ACABA?!. Meme kanseri artık erkekleri de vuruyormuş... Önce metroseksüellik, sonra kanser. Ne bu yahu? *** Hülya Avşar ile Demet Şener'in ayakları 'en bakımlı ayak' seçilmiş... Güzellik de ayağa düştü, desenize şuna! *** İstanbul'daki Afrikalılar sefalet içinde yaşıyormuş... Ha biz Afrikalı, ha onlar; ne fark eder ki? *** 15 Mart'ta Türkiye'ye gelen CEO'lara verilen sözler tutulmamış... Ne var bunda, biz buyuz işte!