Önce çuvaldızı kendime

A -
A +

İktisadi faaliyet gösteren her işletme sene sonu geldi mi, envanter çıkarır; neyi var, neyi yok görmek için. Bendeniz işletme de değilim, işletmeci de ama yaptığım işin iktisadi bir tarafı var. Üretiyorum. Haber de olsa, üretiyorum nihayetinde. Dolayısıyla benim de bir envanterimin olması lazım değil mi? 2006 senesinde çok şükür hiçbir sağlık problemim olmadı. Bunun için Rabbime sonsuz teşekkür ederim. Ajandamı karıştırdım şöyle bir. Geride kalan bir sene içinde 150 civarında toplantıya iştirak etmişim. Bazısı kongre, bazısı forum, bazısı panel, bazısı da sınırlı sayıda insanın bulunduğu toplantılardı bunlar. Bu toplantılarda 700'e yakın kişi ile yüz yüze görüşme yaptığımı da söyleyeyim. Bu kişilerin kimi başbakan, kimi bakan, kimi milletvekili, kimi siyasi parti lideri, kimi bankacı, kimi bürokrat, kimi iş adamı, kimi belediye başkanı, kimi de sivil toplum örgütü lideriydi... Bu görüşmeleri gerçekleştirebilmek için İstanbul içinde koşuşturduğum yetmiyormuş gibi Anadolu'nun çeşitli illerine, ilçelerine ve hatta yurt dışına dahi gidip geldim. Bazı sabahlar yataktan kalktığımda, 'Ben nerdeyim' diye şaşkınlıkla gözümü kırpıştırdığım olmuştur. Öyle ya, evimde miyim, yoksa başka bir yerde mi? Hepsi birbirine karışıyor bazen!.. Sadece hava yoluyla kat ettiğim mesafe 30 bin kilometre! Buna bir de o keşmekeşiyle ünlü İstanbul trafiğini ve kara yoluyla gittiklerimi ilave edin. Bayağı bir yol gitmişim! Bir de okuduğum kitaplar var tabii. Aşağı yukarı 2006 senesinde 150 kitap okumuşum. Roman da var bunların içinde belgesel de, ihtisas kitabı da. Bunları, değerli Genel Yayın Müdürüm Fuat Bol görsün de maaşıma zam yapsın, diye anlatmıyorum. Ödülü hak etmek için normalin fevkinde bir efor sarf etmek lazım; bunu biliyorum. Benim yaptıklarım vasat şeyler. Her gazetecinin yaptığı, yapması gereken faaliyetler benimkisi. Dolayısıyla, öyle bir beklenti içinde değilim. Ancak, "Esas işin ne?" diye sormuyorlar mı? İşte o vakit ifrit oluyorum. Bir gazeteci, 24 saat araştırır, dinler, sorar, soruşturur, okur ve yine de birçok şeyin eksik kaldığını görüp "ah" der kendi kendine. "Biraz daha vaktim olsaydı da şunu da okuyuverseydim!" Bir insanın kendisine saygısı olması lazım her şeyden önce. İşini sevmesi de. Ha... bunlar kişiye ekonomik bir şeyler kazandırmaz. Bu, doğru ama yine de işini sevmek gerekiyor. Sevmezsen nasıl dolaşacaksın onca yeri?... Nasıl okuyacaksın o kadar kitabı? Nasıl dinleyeceksin yüzlerce insanı?!. Biraz keçiboynuzu yemeye benzer; azıcık bir bal için bir karış ağacı kemirmeye mecbursun!.. Ayrıca, okuyucuya saygı da var bu işin içinde. Yüzlerce makale yaz. Okuyucu hiçbir tat ve lezzet almasın! Gazetecinin yok böyle bir lüksü! Her meslek için geçerli aslında benim bu söylediklerim. De, başkasına iğneyi batırmadan çuvaldızı kendime batırayım istedim. Madalyonun öbür yüzü Madalyonun bir de öbür yüzü var tabii. Bizim Resul İzmirli mesela. İzmirli, kelimenin tam anlamıyla laf ebesi! Ağzından bal damlar. Aralıksız 3 gün konuşsun, dinlenir. Hiç sustuğu görülmemiştir zaten; o da ayrı bir mesele ya, yine de hakkını yememek lazım; güzel konuşur. Hele bilgi? Gani. Aynı zamanda akademisyen. Azimli de. Eee, bu kadar şey bir araya gelir de helva olmaz mı? Olur tabii! Oldu da; hem de tadından yenmeyecek kadar lezzetli bir helva oldu. Geçmişte TGRT'de yaptığı "İş Dünyası" programı sayesinde çalışma hayatının içine bir daldı, pir daldı. Bu kadar meziyetini saydıktan sonra süper zeki olduğunu söylememe gerek yok herhalde. Baktı gördü ki, iş âlemi kaliteli yönetici eksikliği çekiyor! Bu tespitten sonra onu tutana aşk olsun. Koştu, didindi, araştırdı ve kendisini, ekonomi dünyasının bu eksikliğini gidermeye vakfetti. Resul İzmirli bugün 10 senedir yaptığı çalışmanın meyvesini topluyor. Onlarca kurum yöneticisine "özgüven" aşılıyor. Binlerce gence "toplam kalite" semineri veriyor. Ve hepsinden önemlisi, onlara; ekip çalışmasını öğretiyor. İzmirli ile bendenizi mukayese etmeyin. O uzman, ben gazeteciyim. O eğitimci, ben haberciyim. O bildiğini yazıyor, ben görüp duyduğumu. O konuşmada mahir, ben ise yazarım kendi çapımda. Ortak olan tek yönümüz, kendi işimize odaklanmamız ve de işimizi sevmemiz. Bilmem anlatabildim mi?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.