Özal'a borçluyuz

A -
A +


Türkiye 1980 öncesi âdeta bir köydü. Ekonomisi perişandı! Dönemin başbakanı Süleyman Demirel 1976 yılını "70 sente muhtaç olduğumuz yıllar" diye tarif ediyordu. Ekonomisine "ithal ikameci sanayileşme" politikası hakimdi. 1980'den sonra kalkınma politikaları sil baştan değiştirildi ve "ihracata dayalı sanayileşme" dönemi başladı. Hem de sermaye ve teknoloji yetersiz olmasına rağmen. Korumacılıktan liberal ekonomiye geçmek ve rekabete dayalı bir kalkınma politikası uygulamak çok zordu ama Özal bu zoru başardı. 1983 yılında liderliğini üstlendiği Anavatan Partisi (ANAP) iktidarında statükoların hepsini yıktı ve bu reformlarla birlikte "Özal Dönemi" başladı.

Adı üstünde "kapalı ekonomi." Dünya ile temasını kaybetmiş ve imtiyazlı birkaç kişi veya firmanın ithal ettiği mala bağımlı koca bir ülke. Üzerinde bir dolar döviz çıkanın hapse atıldığı bir dönem! Turgut Özal "Türk Parasını Koruma Kanunu"nu değiştirdi. Bir diğer değişiklik de "Kambiyo Rejimi"nde yaşandı. Döviz alım-satımı serbest bırakıldı. İhraç dövizlerinin bir kısmının dışarıda bırakılmasına izin verildi. Yurt dışına çıkanların yanlarına alabilecekleri döviz miktarı arttırıldı. Bunlar serbest piyasa ekonomisine geçişin ilk kilometre taşlarıydı.

Hakeza haberleşme; çok kısıtlıydı. O dönemde herkes telefona kavuştu. 1980 yılında Türkiye'nin ihracatı 2 milyar 910 milyon dolardı ve tarım ürünlerine dayalıydı. 1991 yılına gelindiğinde 13 milyar 667 milyon dolara  çıkmıştı bu rakam ve önemli bir kısmı sanayi ürününden elde ediliyordu. Özal döneminde uygulanan liberalizm politikaları dış ticarette önemli artışların yaşanmasına neden oldu. Bu dönemde görülen cari açıklar zaman zaman ülkeyi krize sokmadı değil, soktu ama kambiyo rejiminde yapılan mevzuat değişiklikleri yabancı sermayenin Türkiye'ye ilgi duymasını sağladı. Özal'ın tabiriyle "uzun ince bir yol" başlamıştı ve Türkiye bunun meyvelerini topluyordu. Yabancı girişimci Türkiye'nin ekonomik ve siyasi istikrarına pek güvenmiyordu ama buna rağmen 1980-1998 yılları arasında 7 milyar 610 milyon dolarlık bir yabancı sermeye girişi gerçekleşti.
Ekonominin kamburu olan Kamu İktisadi Kuruluşlarının (KİT) özelleştirilmesi konusundaki hazırlık çalışmaları hızlandırıldı, sermaye piyasasının tesisine önem verildi. İMKB'nin kurulmasına öncülük edildi. Güdümlü faiz politikaları terk edilip serbest faiz politikasına geçiş de bu dönemde oldu. Türkiye'nin KDV ile tanışması yine 1985 yılında Özal döneminde oldu.
Kamu Ortaklığı Fonu ve Toplu Konut Fonu yine bu dönemde devreye girdi ve altyapı ve mesken yatırımlarında önemli adımlar atıldı. Turizm sektörü teşvik edilerek 1980 yılında 326 milyon dolar olan turizm gelirinin 1991 yılında 2 milyar 654 milyon dolara çıkması sağlandı.  
O dönemler zor dönemlerdi. Çimento fabrikaları özelleştirildiğinde muhalefet partileri, "Türkiye'yi satıyorlar" diye yaygara kopardı. Ama buna rağmen Petkim; THY, Tüpraş, Türk Telekom gibi birçok KİT özelleştirildi.
Özal dış politikada da önemli adımlar attı. Türkiye bölgede barış ve istikrarın korunmasında bir denge unsuru oldu. Komşularla ekonomik, ticari ve teknik iş birliği başlatıldı.
Son söz: Özal ihracat ve turizmde hamle yapmasaydı, Türkiye bugün dünyanın iddialı ekonomilerinden biri olamazdı.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.