Para var, işleten yok!..

A -
A +

Dün sabah kahvaltısını Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD) Başkanı Gürman Tevfik ve Başkan Vekili Gür Çağdaş ile birlikte yaptım. Gürman Tevfik İş Portföy'ün genel müdürü, Gür Çağdaş ise Garanti Portföy'ün. Her ikisi de hem Türkiye hem de dünyada sermaye ve para piyasalarını çok iyi biliyorlar. Hayatt Regency'nin bahçesinde gerçekleştirdiğimiz kahvaltıda bu iki yönetici öyle şeyler söylediler ki, şaşırdım kaldım. Nutkum tutuldu!.. Söyledikleri sözler, Türkiye'de yaşanan ekonomik krizlerin yeterli paranın olmadığından kaynaklandığı tezini yıkıp attı. "Hayır" dedi, bu iki yönetici. "Türkiye'de para var. Hem de haddinden fazla var ama bu para doğru yönetilmiyor!" Bu ne demek? Türk insanı para kazanıyor ama kazandığını doğru yerde kullanamıyor. Yani, daha fazla kazanması mümkünken, kazanamıyor. İş adamı için de böyle bu, tasarruf sahibi küçük yatırımcı için de!.. Haa, şunu da hemen söyleyeyim ki, bu acemilik sadece bize mahsus bir şey değil. Gelişmiş ülkelerin çoğu yaşamış bu dönemi. Amerika mesela. 1974 senesinde bu ülkenin yatırım fonları toplamı 60 milyar dolarmış. Yanlış okumadınız, sadece atmış milyar dolar. Bugün ne bu rakam biliyor musunuz? Tamı tamına 8 trilyon dolar!.. Türkiye'de ise 21 milyar dolar var bu fonda. 1997'deki 1 milyar dolarla mukayese edildiğinde önemli bir meblağ ama dünya standartlarına göre çok yetersiz. En az 200 milyar dolar olması lazımmış bu rakamın. "Dünya ekonomisinin Gayrisafi Milli Hasılası (GSMH) 30 trilyon dolar" dedi Gürman Teyfik. "Yatırım fonlarındaki para miktarı ise 15 trilyon dolar. Yarısı yani. 400 milyar dolar GSMH'sı olan Türkiye'nin 200 milyar dolarlık bir yatırım fonu olması lazımdı." Hani? Yok. Neden yok? Bu meselenin önemini bilip anlayan olmamış çünkü de ondan!.. "Bu fonda hiç olmazsa 50 milyar doları olsaydı ne 2001 krizi yaşanırdı ne de özelleştirmedeki tıkanıklıklar olurdu" diyen Gürman Tevfik, Türkiye'nin hiç vakit geçirmeden bir özelleştirme fonu kurması gerektiğini söyledi. Çünkü, bu fonlar sadece hisse alım-satımı yapmıyorlar. Hissedarı oldukları veya satın aldıkları şirketleri denetliyorlar. O şirketlerin bilançolarını, kârlılık durumunu, performansını ölçüp onların sürekli bir büyüme iklimine çekilmelerini sağlıyorlar. Bu çok önemli. Denetim sıklaştıkça, şirket yönetimi profesyonelleşiyor çünkü. Sohbetin hepsi enteresandı ama Gür Çağdaş'ın anlattığı bir şeyi aktarmadan noktayı koymayacağım. Anlı şanlı şirketlerin dahi paralarını verimli yönetemediği bir zamanda yaşıyoruz maalesef. Geçmişteki alışkanlıkları terk etmiş değiller henüz. Devlet tahvili veya bonosu al ve unut. Bildiklerinin hepsi bu. Kurumsal yönetim şirketi olarak tanımlanan yatırım ve portföy şirketleri böyle yapmıyor halbuki. "Biz" dedi, Can Çağdaş. "Devlet tahvili, döviz, borsa. Ne kazandırıyor? Diyelim ki, yüzde 10. Biz firmaya diyoruz ki, 'Biz size bu 10'un üstünde kazandırabiliriz. Farzımuhal yüzde 5 daha kazandırdık. Sizin kazanacağınız yüzde 10'dan bir şey istemiyoruz. Bize, bizim kazandırdığımız ilave 5'ten komisyon verin. Bu teklifimiz çok rağbet görüyor." İyi değil mi?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.