Para yok ki versin

A -
A +

Türkiye ekonomisi, neredeyse üç senedir düşük kur-yüksek faiz politikasıyla idare ediliyor. Başka alternatif var mıydı? Hele önce buna bir bakalım. Lafı fazla eveleyip gevelemeden, bu sorunun cevabını, 'Yok' diye vermek gerekiyor. Neden? Çünkü, ister kur olsun, ister faiz; her ikisi de hükümetin isteğiyle buraya gelmedi. Kur, zaten tüm dünyada düşme eğilimi gösteriyor. Başta Amerika ve Avrupa olmak üzere çoğu ülke hem dolar, hem de euro için her türlü ince hesabı yapıyor ama bütün bunlara rağmen döviz bugünkü pozisyona gelip oturdu. Daha da düşme ihtimali yok değil hani!.. Mümkün olsa, doları yerinden önce Amerika oynatacak ama yapamıyor bunu. Avrupa'nın da elinden bir şey gelmediği de ortada ayrı bir gerçek olarak duruyor. Faize gelince: Türkiye'de faizin yüksek olması, ekonominin olmazsa olmazı bir kere. Türkiye'de faizin düşmesiyle birlikte tüketimin artacağı kesin. Artan tüketim ise ekonomiyi daha fazla paraya ihtiyaç duyar hale getirmez mi? Bu ise Türkiye'nin bugün isteyeceği en son şeylerden biri. Çünkü, Türkiye'nin parası olmadığı gibi 'Herkes kesesinden yesin içsin, saltanıtım var benim', diyecek hali de yok. Mecali kalmadı çünkü; geçmişte zaten haddinden fazla dendi bunlar! Yapacağı bir tek şey var, o da; borç ödemek. Hem de bunu çok disiplinli bir şekilde yapması lazım. Buna, borç ödemek değil de, borç döndürmek dense ifade daha net bir şekilde yerini bulur, zaten. Tüm dünyada bankaların mevduat sahibine verdiği reel faiz yüzde 1, bilemedin 2. Bu parayı yatırımcıya satarken bankanın aldığı reel faiz ise yüzde 3-4. Yüzde 3 faizle aldığı parayla yüzde 2 de kendisi kazanıyorsa öpüp başına koyuyor elin oğlu. Kalkınmış ülkelerin de zaman zaman yüksek faiz kıskacına girdiği veya girme tehlikesiyle burun buruna geldiği dönemler olmuyor mu? Oluyor tabii. Bu dönemlerde bile en kabadayı reel faiz yüzde 7'yi geçmiyor. O da bütün dengeleri bozmaya yetip de artıyor. Yer yerinden oynuyor. İflaslar, konkordatolar gırla gidiyor. Türkiye'deki reel faizin geçen senelerde yüzde 30'lara tırmandığını unutmuş değiliz. Ekonominin ne hale geldiği de hepimizin malumu. Dünya genelindeki faizler öyle de reel gelirler farklı mı? Hayır. Yüzde 6'larla, 7'lerle sınırlı. Sınırlı olduğu gibi gittikçe düşme eğilimi de gösteriyor. Zor dönemlerde yüzde 5 ödeyip aldığı parayla yüzde 7 kazanmak bile adamların göbeğini çatlatmaya yetiyor. Neyse ki Türkiye, yüzde 30 reel faiz felaketini yaşamaktan kurtuldu. Fakat henüz yüzde 15'lik bir reel faiz irtifasında uçuyor ki, bu rakam hiç de sağlıklı bir rakam değil. En kabadayı firma bile yüzde kaç kazanacak da yüzde 15 faiz ödeyecek? Devletten başka kimse böyle bir riski göze alamaz. Devlet de, bu borcu vatandaşa ödettiği için böyle bir hovardalığı yapabiliyor. Hal böyle iken istese de istemese de Türkiye, düşük kur-yüksek faiz politikalarına devam edecek. Başka çaresi yok!.. Türkiye ekonomisinin en az üç sene daha bu politika ile yönetilmesi lazım. Böyle bir yönetimi istikrarlı bir şekilde uygulamak ise en büyük başarısı olur Türkiye'nin. MI ACABA?!. İşadamları, vergi yükünün büyümeye engel olduğunu söylemişler... Bugüne kadar vergisiz büyümenin itirafı bu! * Baykal, 'İktidar, iktidar olduğunun farkında değil' demiş... Kendisi, muhalefet olduğunun farkında mı acaba? * Derviş, CHP'de kendine verilen ekonomiyle ilgili görevi istememiş... İsteseydi, kendi çalıp kendi oynardı zaten! * Melih Gökçek, başkente gemi almaya karar vermiş... Denizi ne zaman alacak acaba? * Abdülhamid Han'ın kendi eliyle yaptığı çekmece satılacakmış... Geçmişi harcamakta ne kadar hovardayız!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.