Paris'ten geliyorum

A -
A +

Fransa'dan yeni döndüm. Size birazcık Paris'ten bahsedeceğim. Önemli çünkü. Ha, yediğim içtiğim bana tabii. Sadece gördüklerimi anlatacağım!.. Esas şehir Paris'in altında desem çok abartmış olmam herhalde. Milyonlarca insanın dolup dolup boşaldığı metro orada bir kere. Hem öyle bir metro ki, 'vızır vızır'lığı bir yana; hepsi de saat gibi işliyor. Daha dur, bitmedi. Elektrik, su, havagazı ve telefon.. hepsi yerin altında. Kanalizasyonu söylememe gerek yok tabii. Paris neredeyse 20 milyon insana ev sahipliği yapıyor. Bu yetmiyormuş gibi bir de turist akını. Fakat, toplu taşımacılığın gözdesi metro, bu insan selinin hepsini bir sünger gibi emiyor. Nehir taşımacılığının ve geniş caddelerin rolü de var tabii bu sistemin içinde. Fransa da diğer Avrupa ülkeleri gibi neredeyse 200 sene önce Mimar Haussman ile çözmüş bu altyapı meselesini. New York metrosu 27 Ekim'de 100. doğum gününü kutlamaya hazırlanıyor. Paris ise çoktan kutlamış metrosunun100. yaş gününü. Moskova metrosu ise yakında 70'inci yaşına girecek. Ki, ne demek istediğimi anladınız herhalde. Lafın ucunu İstanbul'a getirmek istiyorum. Eğer İstanbul bir turizm merkezi olacaksa, ki öyle olacağı iddia ediliyor; mutlaka ama mutlaka metro ağı ile örülmeli şehrin dört bir köşesi. Fransızların 'Sevgi nehri' de dedikleri Sen (Seine) nehri tıpkı Champs-Elysees (Şanzelize) gibi kıpır kıpır. Hakeza Louvre (Luvr) müzesi ve Eyfel (Eiffel) Kulesi... Ressamlar (Montmartre) Tepesi ise tüm dünya ressamlarını buluşturan bir mekan. Paris'e gelip de buraları gezmemek olmaz, gezdim tabii. Metro ile öyle kolay oluyor ki bu geziler anlatamam. Paris'in yer altı böyle hareketli de yer üstü farklı mı? Oralar da ayrı bir âlem. Paris tam bir alışveriş merkezi olmuş bir kere. Darphane gibi para basıyor. Da... Kafe, pastane ve lokanta... hangisine giderseniz gidin, bir masa etrafında iki sandalye görürsünüz hep. İnsanlar iki kişi yaşıyor orada. Bir üçüncü kişi yok hayatlarında. Çocuk yok, ebeveyn yok! Onun için o sessiz masalarda hüzün ve hatta buruk acıyı hissetmemek mümkün değil. O sessizliğin gerisinde saklanan hüzün yok mu, insanın yüreğini kavuruyor. Bu yalnızlık duygularda kalmamış tabii, inşa edilen evlerin ta içlerinde kadar işlemiş. Paris'te bugün 30-35 metrekare evde oturmak her babayiğidin harcı değil. Hele 100 metrekarelik bir evde oturmak için çok önemli bir siyasi veya ekonomik güç olması gerekiyor. Şimdi zaten geniş ev yapmıyorlar ama geçmişte yapılanları bile bölüp 10-15 metrekarelik evlere çevirmişler. Tuvalet dışarıda tabii. Üç-beş evin ortak kullandığı tuvaletler. Avrupalı, oldum olası tuvaletle arası olmayan bir millet. Kralları bile tuvaletsiz saraylarda oturmuş. Luvr Sarayı'nda yaşayan krallar mesela... Hepsi lazımlığa görmüş ihtiyacını. Böyle bir millet yani. Lafı uzatıp kafanızı karıştırmak istemiyorum. İstanbul'un öğreneceği çok şey var Paris'ten. Dünya insanı metroya ve onun sağladığı rahatlığa alışmış. Kim metro yerine İETT otobüsüne biner ki? MI ACABA?!. Çinli erkeklerde protez göğüs modası başlamış... Adamlarda başarı var, şişinecek göğüs yok, ne yapsınlar? *** Şener, "Sigaraya zam gündemimizde yok" demiş... Dahası var. Unakıtan, "Gerekirse yaparız" dedi. *** SSK'lı hizmete doyacakmış... Cek-cak!.. *** Meraklısına çiğ köfte VCD'si çıkmış... O da Meclis tavanına yapışır mı acaba?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.