"Patlama"yla gelen kalite

A -
A +

İnşaat sektöründe son senelerde yaşanan patlama haziran ayındaki dalgalanmayla biraz hız keser gibi olmuştu ama yeniden hareketlendi sektör. Hem de ne hareketlenme! Salt eski müteahhitlerle de olmadı bu. Yepyeni kişi ve kuruluşlar giriyor sektöre; hem de peş peşe. Hüsnü Özyeğin ve Halit Cıngıllıoğlu mesela.. Bu iki eski bankacı dahi inşaat sektörüne girip dev projelere imza atmaya başladılar ki, varın siz düşünün sektörün cazibesini. Teoman Rıza Güneri ise eski bir bakan. Yani, siyasetçi. Esas işi inşaatçılık olan Güner'in taa babadan kalma bu mesleği. Daha önceleri sadece villa yapıp satıyordu, o da girdi toplu konuta. İnşaat sektörünün hangi cazibesi çekiyor bunca insanı acaba? Parası mı yoksa? Peşinen söylemek lazım ki...Türkiye'de eski ballı kazançlar yok artık. Uydur kaydır yapılarla vatandaşı kazıklama devri de bitti. Ancak yine de inşaatın cazibesine kapılan çok fazla. Neden? Arz - talep meselesi tabii. Bir tarafta şehre göç hız kesmeden devam ediyor, diğer tarafta nüfus artışı. Talebi körükleyen etkenlerden sadece biri bu. Başka nedenler de var. Bankaların verdiği uzun vadeli ve düşük faizli kredi de tetikledi bu talebi. 240 aya kadar uzanan vade ve yüzde 1.60 ila 1.90 arasında oynayan faiz. Hele, haziran 2006'dan önce yüzde 1'in altına kadar inmişti bu faizler. "Kiracılıktan bıktım" diyenler için çok cazip bir fırsat doğmuştu gerçekten. TOKİ'nin atağı yanında bir de mortgage rüzgarı vardı tabii. Söylentisi bile piyasayı coşturmaya yetti bu sistemin. Fakat, haziran dalgası onu da etkiledi ve "Mortgage Kanunu" ertelendi. Ertelenmesine ertelendi ama Devlet Bakanı Abdüllatif Şener ekim ayında kesin çıkarılacağını söylüyor. Faiz oranlarındaki düşüş de gösteriyor zaten bu kanunun çıkma ihtimalinin kuvvetli olduğunu. Bütün bu saydıklarımın dışında bir yönü daha var bu işin: Standart!.. İnşaat sektörüne son senelerde getirilen standart gerçekten takdire şayan. Üstüne üstlük uygulanıp uygulanmadığı sıkı bir şekilde denetleniyor da. Tabiat, insan ve çevre Teoman Rıza Güneri'yi Güneşli'de inşa etmeye başladığı İkebana Evleri şantiyesinde ziyaret ettim. İlk dikkatimi çeken şey, bahçesi oldu. Bir de tabii şantiye binasının etrafındaki su. İkebana, canlı çiçek anlamını taşıyormuş. Aynı zamanda Japon çiçek düzenleme sanatının adı. İkebana sanatında çiçek, salt dekoratif bir nesne olarak değerlendirilmiyor. Tabiat ile insan buluşmasının yorumu. Henüz şantiye aşamasında olmasına rağmen dinlendirici atmosfer insanı sarıp sarmalıyor. Şaşırdım doğrusu!.. Güneşli gibi henüz büyüme aşamasını yaşayan bir semt. Böyle bir semte böyle bina! Teoman Rıza Güneri başka bir pencereden bakıyor olaya: "Gürültü ve kirlilik her yerde var. Önemli olan insanlara bu keşmekeşin içinde konforlu bir mekan sunmak!" Japon ve Türk mimarlar tarafından tasarlanan proje, Japon mimarisinin özelliklerini taşıyor. Orta alanda geniş bir bahçe ve o bahçeyi çevreleyen 270 daireden oluşan yedi blok. Mevsimine göre açılıp kapanabilen yarı olimpik yüzme havuzu, sauna ve dediğim gibi bahçe. Hepsi site sakinlerinin sessiz bir ortamda dinlenmesine yönelik tasarımlar. Çevreyi ferahlandırmak için otoparkı yer altına yapıyorlar ki, bayıldım. Güneri, "İçinde oturmayacağım evi yapıp satmam" sözüyle özetledi inşaatçılık anlayışını. Bundan daha doğru ve kalıcı bir standart var mı? Başarının sırrı bu. Oturmayacağın bir evi başkasına satmayacaksın arkadaş. Eğer ticaret yapıyorsan, o zaman da başta müşteri memnuniyetine bakacaksın. "Kendi yemediğim bir ürünü pazara sürmem" diyeceksin mesela. Dünyada 100 - 200 hatta 300 senelik firmalar var. Bunların muvaffak olmalarında birçok ortak noktalar vardır hiç şüphesiz ama en bariz olanı, müşteri memnuniyetidir mutlaka. Müşteriyi aldatmak isteyen eninde sonunda ayağı sürçüp düşüyor. "Müşterimin kazanması için ne yapabilirim" diye düşünenler ise başarılı oluyorlar.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.