Arkanıza yaslanıp şöyle bir düşünün hele. Biraz da tüccarca olsun bu düşünce. Kendinize, 'Kime mal satarım' diye sorun. Korkmayın! Dünyanın en büyük holdinginin başkanı gibi davranın. Nasıl olsa, biz bizeyiz. Avrupa'ya fazla bir mal satılamayacağı daha ilk anda görülüyor değil mi? Hepsi yaşlı. Ununu eleyip eleğini asmış cinsinden. Adamın arabası, evi, mobilyası, beyaz eşyası her bir şeyi tamam. Eh, senede bir ay tatil de yapıyor. Bir ayağı çukurda olan bir insan daha başka ne ister? Geriden gelen çoluk çocuk da yok ki, onları düşünsün! Hadi o kapıyı kapatıp Afrika'ya geçin. Fakirlik diz boyu. Adamlar açlıktan ölüyor!.. Sizden kim ne alır ki? Oranın da üzerine bir çizik attınız değil mi? Avustralya, kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan ve ayrıca dünyanın ta öbür başında bir ülke. Ondan da ne köy olur, ne kasaba!.. Amerika, zengin filan ama öyle şartları var ki, evlere şenlik. Kalite istiyor evvel emirde. Standart takıntısı da var. Ucuzluk ise olmazsa olmazı. Oraya mal satsan dahi tüm kazancını gemi navlununa verip sonunda el ele, baş başa kalırsın! Uzakdoğu ise üretim hastalığına yakalanmış tipik ülkelerle dolu. Japon halkı mesela. Kendi ürettiğinden başka bir şey yiyip içmek, onlar için adeta harakiri sebebi. Hakaze Koreliler. Al birini, çal öbürüne. Sana satmaya var ama senden almaya geldi mi, ara da bul!.. Dünyanın en cazip pazarı Avrasya. Doğu Avrupa ile Batı Asya yani. Ortadoğu ve Rusya'yı da içine koydunuz mu, alın size koskocaman bir pazar. Hem öyle bir pazar ki, baş döndürücü! Genç nüfus kaynıyor bir kere. Hepsi de potansiyel tüketici! Eline üç kuruş geçen evlenmek için sıraya giriyor. Az bir ücretle her işi yapmaya razılar da. Eh, bu kadar önemli bir pazarı kim gözardı eder ki? ABD ve Avrupa da etmiyor doğrusu. Amerika, 'Benim' diyor. Avrupa, 'Hayır, benim' diye dikleniyor. Avrasya'nın önemli olmasının ana sebebi bu işte. Kimse kara kaşı, kara gözü için ilgilenmiyor yani. Türkiye'nin en büyük şansı, bu pazarın tam orta yerinde olması. İyi, hoş da meydan boş değil ki. Temel'in dediği gibi 'bir inceluk var' burada. Türkiye, dilediği gibi at koşturamıyor bir kere. ABD ve Avrupa fırsat vermiyor buna. Ancak bu, her şeyin bittiği anlamına da gelmiyor tabii. Esas mesele Türkiye'nin nerede duracağı meselesi. Kendi bildiğini okuması pek mümkün görünmüyor. Biriyle ittifak yapması lazım. Lazımdan da öte şart. Peki, kiminle yapacak bunu? Öyle ya, iki devin birbiriyle kıyasıya kavga ettiği bir pazarda Türkiye ne yapsın da kârlı çıksın? İki ucu b..lu değnek meselesi! Gel de çık işin içinden. Aklım yetse, ben bir fikir atacağım ortaya ama yetmiyor maalesef. Liderleri lider yapan bu halbuki. Fırsatları görüp ona göre strateji geliştirmek ve avın üzerine çullanıp malı götürmek! Türkiye, benim gibi iş bilmez birine kalmış değil elbette ki. 'Bir bilen'i mutlaka vardır ama işin kötüsü, ben onu tanımıyorum!.. MI ACABA?!. Pakistan Cumhurbaşkanı Pervez Müşerref, 'Türkiye evim' demiş... Bir de ben söyleyebilsem bunu! * Toyota kendi kendine park eden araç üretmiş... Sürücüsüne 'sepet' hissi verdirmiyordur umarım! * Türkiye'de ekilebilir tarım arazisi kalmamış... Sonunda muradımıza erdik! * ABD Başkanı Bush, Ortadoğu'yu özgürleştireceklerini söylemiş... Eyvah, Irak'ı özgürleştirmeleri yetmedi demek ki!