Batı sermayesi son senelerde Doğu'ya kaydı ve hâlâ da devam ediyor bu kayış. Eskiden New York ve Londra sermaye piyasasının merkeziydi. Şimdi o merkezlerin yeri Doğu. Aha Hong Kong. New York'tan da önemli hale geldi, Londra'dan da. Bankalar ve şirketlerin hepsi Doğu'ya gidiyor. Kazanç orada çünkü. Geçen sene Çin'de 18 milyon adet otomobil satıldı. Gün geçtikçe artıyor ayrıca bu talep. Devasa bir pazar yani. Batılı yatırımcı Çin ve Hindistan'a taşınmasın da ne yapsın? Da... taşıyamadığı bir şey var: Petrol! Endüstrinin en elzem ve aynı zamanda en pahalı girdi maddesi malum, enerji. Enerji kaynakları ise Orta Doğu ve Kuzey Afrika'da. Hepsi değilse bile yüzde 70'i bu bölgede. Dünya petrol rezervinin 1 trilyon varil olduğu söyleniyor. Bunun 700 milyar varili Orta Doğu ve Kuzey Afrika'da. Her bir varili 100 dolar üzerinden hesap edecek olursak; 70 trilyon dolar tutarında bir değer çıkıyor karşımıza. Başka bir ifadeyle, Türkiye GSMH'sının 100 katı. Yaklaşık 100 sene çalışırsak ancak yakalıyoruz o rakamı. Ki, neresinden bakarsanız bakın; devlerin ağzının suyunu akıtacak bir meblağ! Bu saydığım şartlardan dolayı aklı petrolde olan dünya devlerinin gözü Orta Doğu ve Kuzey Afrika'da. Enerji kaynaklarını kontrol et, köşeyi dön! Kural bu. Öyle de oluyor nitekim. Vahşi kapitalizmin çarkı böyle işliyor! Dünya devlerini bu kadar hırslandıran petrolün nasıl bir önem arz ettiğini vurgulamak için bir örnek daha vereyim size. Zenginleşme örneği. Çin'in 2050 yılında 72 trilyon dolarlık bir ekonomik büyüklüğe erişmesi bekleniyor. Ki, o günlerde ABD ekonomisinin 41 trilyon dolar olacağı tahmin ediliyor. Çin ABD ekonomisinin neredeyse iki misli. Hemen ardından 35 trilyon dolar ile Hindistan geliyor. Brezilya 13; Endonezya ve Rusya 9; Meksika, İngiltere 8, Türkiye 7 ve Japonya 7 trilyon dolar. En büyük 10 ekonominin toplamda 210 trilyon dolar tutarında bir büyüklüğe ulaştığı bir dünyada petrole duyulan ihtiyacın şiddetini düşünebiliyor musunuz? Bütün bunları tek bir konuya dikkat çekmek için yazdım. Petrol için verilen kavga biter mi bitmez mi? Bendeniz, "bitmez" diyenlerdenim. Batı'nın Orta Doğu'ya uzattığı zeytin dalı da, gösterdiği demokrasi havariliği de sahte. Adamların derdi, petrol. Gerisi laf ü güzaf. Nokta! Batı'nın Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkelerine gösterdiği teveccüh onların kara kaşı, kara gözüne değil yani; petrole. Menfaatleri böyle davranmalarını gerektiriyor; hepsi o! Yazının kuyruğunu şöyle bir soru ile bağlamak geliyor içimden. Türkiye'nin bu kavgada pozisyonu ne olacak acaba? Hem komşularımızın, hem de ülkemizin menfaatini öne çıkaran bir politika izlemesi lazım. İzleyebilir mi?