Türkiye ekonomisinin en büyük problemi hiç şüphe yok ki, "cari açık" problemi. İhracatı ithalatını karşılamıyor çünkü. Karşılamayınca da "cari açık" veriyor. Yurt dışı hizmetlerden ve turizmden elde ettiği döviz ile işçilerimizin getirdiği dövizi de ilave etmesine rağmen kapanmıyor bu açık ve Türkiye "cari açığı kapatmak için" borç alıyor.
Diğer taraftan yatırım yapması lazım. Kendi kaynakları ve tasarrufu yeterli değil ki yapsın. Dolayısıyla yine borçlanıyor. Ha, borçlanmasa ne olur? Büyüyemez her şeyden önce. Ki, gerisini saymaya gerek yok! Büyüyemiyorsan aç kalırsın.
"Kırk satır mı, kırk katır mı?" durumu yani? Türkiye "büyüyeceğim" derse; "borç" almak ve kazandığını faiz olarak dışarıya transfer etmek durumunda kalıyor. Yok, "büyümeyeceğim" derse; o vakit de "aç" kalmaya mahkûm oluyor.
Borç alıp büyümek "kötünün iyisi" ve Türkiye bunu yapıyor. Da... borç almak zor iş. Faiz oranı meselesi var bir kere. Faizin o kadar çok etkeni var ki... Sanki mayın tarlası! Birini atlasan diğerine yakalanıyorsun. Borç veren risk unsuruna bakıyor öncelikle. Ülke siyasi çalkantı yaşıyor, iktisadi bunalım içindeyse; faiz oranları katlanıyor. Borç alan bir ülkenin güllük gülistanlık olması mümkün mü? Siyasi çalkantı da oluyor, iktisadi buhran da. Hadi, onu geçiştirdi diyelim. Bu kez de dış konjonktür giriyor devreye.
En başta Amerika tabii. Amerika "öksürse" Türkiye "nezle" oluveriyor. Avrupa ile Uzak ve Orta Doğu var bir de. Her birisi faiz oranlarını etkiliyor. Hakeza petrol. Petrol savaşları da büyük etken.
Avrupa'dan olumlu haberler gelmeye başladı. Euro Bölgesi ekonomisi ikinci çeyrekte yüzde 0.3 büyüme gerçekleştirdi. Bu durum Avrupa'nın nekahet döneminden çıkmaya başladığını gösteren bir veri. Ki, beklenen büyüme yüzde 0.2 idi. Almanya ekonomisi ise aynı dönemde yüzde 0.7 büyüdü. Bunların hepsi olumlu gelişme. Fakat yetmez!
Şimdi dünya soluğunu kesti Amerika Merkez Bankası (FED) tarafından eylül ayında yapılacak olan açıklamayı bekliyor. Şayet FED Başkanı Bernanke, "Para bolluğunu azalma kararımızı aralık ayında uygulayacağız" derse; piyasalar bir "oh" çekecek. Yok, "Erteleme yok. Eylülde uygulayacağız" derse; seyreyleyin siz gümbürtüyü! Faiz oranı ve döviz fiyatları artacak çünkü. Bu da hisse senetlerinin değer kaybetmesi anlamına geliyor tabii.
Bernanke, haziran ayında "Sene sonundan itibaren piyasadaki para bolluğunu azaltmaya başlayacağız" demiş ve akabinde faizler hemen başını yukarı kaldırırken, döviz fiyatları artmıştı. Bu durum "Amerika'nın hapşırması halinde dünyanın nezle olması" durumuna canlı bir örnekti. Ya, eylül ayında Amerika nezle olursa?
Türkiye'de ekonomi yönetimi olsun, Merkez Bankası olsun bu yeni duruma karşı hazırlıklı. Bernanke'nin haziran ayında yaptığı açıklamanın hemen ardından dolar kuru yükselmiş ve Merkez Bankası gerekli tedbiri almıştı. Açtığı döviz ihalesi ile doların hararetini yükseltmişti. Ayrıca faiz koridorunun üst bandını 75 baz puan artırarak gecelik faiz oranını yüzde 6.5'ten yüzde 7.25'e çıkarmıştı.
Kısaca özetleyecek olursak; tüm dünya Barnenke'nin eylül ayında yapacağı açıklamaya odaklandı. Piyasalardaki tedirginliğin sürmesi de kaçınılmaz oluyor tabii...