Pörsüyen kuyruğum!

A -
A +

Geçen gün oturup kuyruğuma baktım; pörsümüş, lime lime olmuş! Üzerinde kentik kentik tekme izleri vardı... sopa darbeleri, çentik çentikti... Hüzünlendim onun o halini görünce. İçim sızladı. Onu dik tutmak için neler yapmıştım halbuki ben. Bir ömür boyu tüm dikkatimi ona verip dobralığı marifet saydım... Böyle yapınca, kuyruğumun dik olacağını zannettim. Hani? Yanılmışım!.. Ben rüzgâra karşı tükürüyormuşum da farkında değilmişim. Yalan yanlış bir söze, 'Şahane!' demediğim için kuyruğuma basıldı. Dik duran birine 'Yaramaz!' diyemediğim için sopayla vuruldu kuyruğuma. Ayrıca, her gün kendi iş yerime girmek için metal arama cihazından geçmeye mecbur kalmak dahi kanıma dokunuyor benim. Çantamı X-ray cihazından geçirmek bile bana öyle koyuyor ki, anlatamam. Esasında hepsini hak ettim. Kaba yerime tekme vurması için kimin ayağına postal giydirmemişim ki? Kuyruğuma baktıkça, görüyorum bunların hepsini ama ne yapayım. Ben buyum!.. Ayak oyunlarından uzak, kimsenin etlisine sütlüsüne karışmadan mütevazı bir hayat yaşamak istedim hep. Hani? Ben kaçtım, pislik üstüme geldi!.. Türkiye'de dürüst olmak neden zor? Sistem, dürüst olanı cezalandırıyor, ana fonksiyonu bu sanki! Şayet, benim hatalı olduğumu düşünen varsa, söylesin lütfen. Bu konuda yanılmış olmayı gerçekten çok istiyorum. Bu durum beni paranoyak yaptı çünkü. Doğru izafi bir kavram. Bir taraftan bakınca başka görünüyor, öbür taraftan başka. Kuyruğu dik tutmak için didinip durdum ama görüyorum ki, becerememişim! ? Sanki Temel Koskoca ülke yanlış, ben doğruyum diyecek değilim. Hata benim tabiî. Temel vakti zamanında Almanya otobanında araç kullanırken, ters yönden girmiş trafiğe. Bu arada polis radyosundan şu anans yapılıyor: 'Bir araç trafiğe ters girdi. Dikkatli olun!' Karşıdan gelen araçlara çarpmamak için çırpınan Temel, bir taraftan da radyoyu dinliyor tabiî. Sonunda dayanamayıp bağırmış. 'Ne bir aracı, birader. Hepsi ters, hepsi!' Ben de tıpkı Temel gibi bağırıp durmuşum ama ne faydası var ki? Sistemi kuran nasıl kurmuşsa sen ona uyacaksın. Ben maalesef yapamadım bunu. Bedelini de ödedim tabii. Aha kuyruğum. Her şeyi çok net anlatıyor!.. Geçenlerde çocuklarla birlikte arabaya doluşup annemi ziyarete gittik. Köprü trafiğine yakalandık dönüşte. Fırsat bu fırsat diyen tüm işportacı esnafı anında sardı tabiî çevremizi. Kimi simit satıyor, kimi su. Birkaçı da çiçek. Ellerinde papatya demeti, 'Bir milyon, abi' diye sallayıp duruyorlar. Oğlum, 'Karşı yamaçtan toplayıp satıyorlar' dedi. Suratını ekşitip, 'Uyanıklar' diye söylendi. Üniversite mezunu, askerliğini yapmış birisi ama ne zamanın değerini biliyor, ne de emeğin!... O çocukların yamaçtaki papatyayı toplamak için döktüğü teri hiç kaale almıyor. Bozuldum tabiî. Yol boyunca, emeğin kutsallığı hakkında nutuk çekip durdum. "Baba, ben, yerinde güzel olan o çiçeklerin koparılmasına kızdım" dedi oğlum da, öfkem dindi. Aslında böyle düşünen sadece benim çocuğum değil. Teamül böyle. Toplum emeğin değerini bilmiyor, harcanan zamana önem vermiyor. Şimdi kalkıp, toplumun değerlerine ters düşmek doğru mu? Doğru değil ama gel onu benim akılsız kafama anlat. Bunca senelik Kani, olmuyor yani!.. MI ACABA?!. * Ölüye reçete yazan doktora 10 yıl hapis istenmiş... Haksızlık! Sisteme uyan birisi olarak ona ödül verilmesi lâzımdı! *** * İki aylık tüketim malı ithalatı ilk kez milyar doları aşmış... Az daha aşsın da, biraz da onunla övünelim! *** * IMF'nin yeni Başkanı Rodrigo, 'Türkiye'de kriz tehlikesi yok' demiş... Var demek onu bozar zaten! *** * YÖK tasarısı Meclis'ten jet hızıyla geçmiş... İptal etmek için bekleyenlerin sabrını taşırmamak içindir herhalde!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.