Sanatçı Bülent Ersoy'un açıklaması çarşıyı karıştırdı. Ersoy, 12 Eylül'den sonra sahne yasağı konulduğu için mağdur olan bir sanatçı. Bu mağduriyetinin sona erdirilmesi için çalmadığı kapı bırakmamış. Ersoy'un anlattığına göre, Baykal, "Ben bu meseleyi halledebilirim" şeklinde bir haber göndermiş. Bülent Ersoy, soluğu Baykal'ın yanında almış tabii. Sanatçı hassasiyeti ve mağdur insan psikolojisiyle Ersoy, o günü bütün teferruatıyla; saatiyle, yeriyle hatırlıyor. Hatta, Baykal'ın giydiği elbiseyi bile hatırlıyor. Bunları nereden biliyoruz? Bülent Ersoy, bir televizyon programında hayatını anlatırken "Bugün bir partinin genel başkanı olan bir zat bu meseleyi halledebileceğini söyleyip benden bir servet istedi" dedi de ondan. Bu açıklamanın ardından gözler haliyle parti genel başkanlarına çevrildi. Bu hikayenin üzerindeki sisler yavaş yavaş dağılıyor. Fotoğraf netleşiyor! Bu siyasinin Deniz Baykal olduğu kesinlik kazandı... Deniz Baykal bu krizi iyi yönetemedi. İddialar ortaya atıldıktan sonra çok zikzak çizdi. Çok yalpaladı. Doğru tavır koyamadı. Mehmet Ağar ve Sadettin Tantan'ın bu işle alakalarının olmadığını açıklamalarına kadar sessiz kaldı bir kere. Sonra, çember daraldı ve gözler kendisine odaklanınca Baykal, telefonla bir iki dakika konuştuklarını söyledi. Rüşvet değil ücret istediğini bildirdi. Ardından Bülent Ersoy bir açıklama daha yaptı. "Deniz Bey'le telefonla değil, büroda yüz yüze görüştüm." Bunun üzerine Baykal iddiasını yeniledi. "Kesinlikle yüz yüze görüşme olmadı." Ersoy ısrarlıydı: "Görüştük. Mehmet Yüzüak şahidimdir." Yüzüak doğruladı bu görüşmeyi. Burada hikayenin en can alıcı noktası, "istenen bir servet değerindeki para" ve bu paranın ücret mi, rüşvet mi olduğu yolundaki tartışmalar!.. Deniz Baykal'ı savunan kişi ve medya mensupları, Baykal'ın o günlerde maddi imkansızlık içinde olduğunu söylüyorlar. Bir evin tek odasında sıkıştığı ve elektrik sobasıyla ısındığına kadar yazıldı. O dönem Baykal için gerçekten çetin geçen bir dönem. Hisarbank'taki bir milyon lirasını çekebilmek için araya aracı koyuyor da aldığı o parayla bir miktar nefes alıyor. Paranın değerini görüyor musunuz? O dönemde Ersoy'dan istenen 100 milyon lirayı düşünün bir de! Baykal'ı savunanlar, o günlerde Baykal'ın basit davalar alan bir avukat olduğunu söylüyorlar. Bu doğru. Baykal o günlerde hukuktaki değişiklikleri yakından takip edebilen bir avukat değil çünkü, vaktinin çoğunu siyaset yaparak geçiren bir kişi için gayet normal bu. Ayrıca, uzun vadeli davalarla ilgilenmesine de imkan yok. Çünkü, o bir siyasetçi ve sular durulduğunda yine siyasete dönmeyi düşünüyor. Şimdi eğri oturup doğru konuşalım. Avukatlık mesleğini sadece bir dönemi geçiştirmek için ifa eden ve basit davalara bakan bir avukat, nasıl olur da Bülent Ersoy'dan 'servet' niteliğinde bir ücret talep edebilir? Siyasi gücünü devreye sokmadan bu meseleyi çözmesine imkan var mı? Deniz Baykal kendisine bu konuda soru soran gazetecilere, "Bırakın bunları. Memleket meselelerini konuşalım" diyor. Halbuki, memleketin esas meselesi bu. Bunu konuşmamız lazım!