Türkiye'nin son senelerde sağlık alanında katettiği mesafeyi görmezden gelmenin imkânı var mı? Çok önemli reformlar yapıldı ve hâlâ da yapılıyor. Geçmiş senelerde yapılan ihmallerin ortaya çıkardığı problemleri bir anda düzeltmenin mümkün olmadığı da bir gerçek. De... sistemin aksayan önemli yerleri var hâlâ. Acilen düzeltilmesi lazım. Hastalık, tek bir hadise değil bir kere.. çok boyutlu. Eğer hasta varsa, onun iyileşmesi için gayret gösteren bir doktorun da olması gerekiyor. Ayrıca, alet edevat ve ilaç da lazım. Bunlara hastane veya polikliniği de ilave edince muazzam bir endüstri çıkıyor ortaya. Sistem iyi çalıştırılmazsa bu endüstrinin verimli olması düşünülebilir mi? Bırakın, tamamını; halkalardan biri ağır aksak işlese, bütün sistem anında felç olur!.. Sistemin; teşhisin erken konmasını, gerekli tedbirlerin zamanında alınmasını ve kontrolün düzenli yapılmasını kolaylaştırıcı bir biçimde kurulması elzem. Kalitesinin artırılması lazım bir kere. Şayet bu gerçekleştirilirse, Türkiye sadece kendi insanını sağlığına kavuşturan ülke olarak anılmanın çok ötesine geçer ve sağlık turizminde iddialı bir konuma gelir. Hemen her şey var ama standardizasyon eksik! Antalya-Belek'te on ikincisi gerçekleştirilen "İç Hastalıkları Kongresi"nde, İç Hastalıkları ve Yan Dalları Uzman Hekimlerinin Ulusal Derneği (TİHUD) Başkanı Prof. Dr. Erdal Akalın ile bu mevzuu konuştuk uzun uzun. Aile hekimliğini de tabii. Türkiye'de yeni uygulanmaya başlandı. Bir hastanın 4 hastalığı var, diyelim. Bu hasta, en az 4 doktor tarafından muayene ve kontrol ediliyor ama birbirinden haberi yok bu doktorların! Kim sağlayacak bu koordinasyonu? TİHUD Başkanı Akalın, "İç hastalıkları uzmanı, tabii ki" dedi. "Bu yönde eğitim alıyoruz." Bunun vakit geçirilmeden uygulamaya sokulması lazım. Kronik hastalıklar birbirinden ayrı değil zaten. Kalp hastasında şeker var, şekerde de diyabeti. Dolayısıyla, iç hastalıkları hekimlerinin koordinasyonu sağlaması en makul olanı. Bir de tabii, doktorun hastasına ayırdığı süre var. Türkiye'de doktorlar hastalarına az zaman ayırıyor. Beş dakika bile değil! 3 dakikayı geçen doktor, ticarî, ya da idarî kaygılardan dolayı ikaz ediliyor maalesef. Doktorun teşhis koyabilmesi için en az yarım saate ihtiyacı var halbuki. Üniversite hastanelerinin işleyiş biçimi de kanayan yara aslında. Üniversite hastaneleri her hastayı kabul ettiği müddetçe, orası ihtisas hastanesi olmaktan çıkar ve bir gün semt polikliniğinden farksız hale gelir. Ücret mevzuu da önemli bir konu. Özel zaten öyle de, devlet hastanelerindeki uzman ve yan dal görevlileri, üniversite hastanesindeki görevliden 3 kat fazla ücret alıyor. Kim çalışır bu şartlarda üniversite hastanesinde? Ücret politikalarının bir an önce gözden geçirilmesi lazım!..