Sağlıkta neredeyiz?

A -
A +

Türkiye'de sağlık sektörü müthiş büyüdü. Vatandaş istediği hastaneye gidebiliyor. İlaçta da durum aynı. Herhangi bir eczaneye gir, al ilacını. Gelişmeler bununla da sınırlı kalmadı; Türkiye sağlık turizminde iddialı bir konuma geldi. Karadeniz Bölgesi'ndeki üniversite ve özel hastaneler Kuzey komşularımıza hizmet veriyor. Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki hastaneler ise Türk cumhuriyetleri ve Orta Doğu ülkelerinden gelen hastaları tedavi ediyor. Antalya estetik cerrahinin vazgeçilmezi oldu. Malum, cerrahi operasyonun izi bir hafta ya da 10 gün gibi bir sürede ancak geçiyor. Antalya'ya gelen Avrupalıya istediği şekil veriliyor ve 10 günlük tatilin ardından hiçbir şey olmamış gibi ülkesine gönderiliyor. Hakeza İstanbul... İstanbul sağlık merkezi oldu. Estetik ameliyatı için gelen de var, organ nakli için gelen de. Kanser tedavisi için gelen de var kalp ameliyatı için gelen de. Bütün bunlar döviz demek ve tabii istihdam. Doktor, hemşire, hasta bakıcı, şoför... hepsi iş buldu. Da... gözden kaçan iki önemli husus var burada. Onların da bir an önce belli bir statüye kavuşturulması lazım. Yoksa, yandı gülüm keten helva! En başta, tıbbi cihaz. Türkiye'de sağlık sektörü büyüdükçe, hastane ve sağlık kurumlarının tıbbi cihaza duyduğu ihtiyaç artıyor. Her birisi milyon dolarlarla ifade edilen bu cihazlara ödenen paranın haddi hesabı yok. "Sağlık sektörü, tıbbi cihaz üreten firmalara çalışıyor" desem; başım ağrımaz. Bu cihazları Türkiye'de üretmek mümkün mü? Mümkün tabii. Üretiliyor da. Fakat, öyle bir handikap var ki, elini kolunu bağlıyor üretici firmaların. Çin menşeli ürünlerden bahsediyorum. Piyasayı allak bullak ediyor bu ürünler. Ameliyat gereci, laboratuvar malzemesi ve medikal ürün üreten Türk firması, Çin'den gelenlerle rekabet edemiyor. Dolayısıyla, çoğu ya firmasını kapatmak, ya da iflasla sonlanan bir serüven yaşamak zorunda kalıyor. Çin malı ürünler evet, ucuz ama kalitesiz. Ayrıca, hijyen konusunda riskli. Yeterli denetim olmadığı için hastane yönetimleri kalitesiz ürünü satın almakta beis görmüyor. Hastane "kârını katlamış" oluyor belki ama sağlık riski de katlanıyor bu arada! Bunun tek yolu var, o da; denetim ve tabii bir de yerli üretim alımını özendirmek. Bir diğer sıkıntı da şu. Üniversite hastanelerinde uygulanan Tam Gün Yasası ve Performans Yönetmeliği. Üniversite öğretim üyelerini üniversiteden koparan bu uygulamanın yeniden gözden geçirilmesi gerekiyor. Yoksa, üniversitelerde öğrenci yetiştiren ve araştırma yapan hoca kalmayacak! Dönem, uzman doktorun iyi para kazandığı bir dönem. Buna "Tam Gün Yasası" ile mani olmanın imkânı yok! Başka çare bulmak lazım.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.