Sakın hasta olmayın!

A -
A +

Her 5 Türk vatandaşından biri ruh sağlığını kaybetmiş durumda. Vahim! En vahimi ise şu: yeti kaybına yol açan hastalıklar sıralamasında ruh hastalığı gelip ikinci sıraya yerleşti! Hayat şartları zorlaştı! Moral yok! Toplum kavga ve kaos ortamının birinden çıkmadan diğerine giriyor! Ruhi bozukluklar artmasın da ne olsun? On hastadan biri ancak tedavi ediliyor. Vahameti görüyor musunuz? Adam ruh hastası ama tedavi edilemiyor. Birçok nedeni var tabii bunun. Hasta hastalığını kabul etmiyor bir kere. Damgalanmaktan korkuyor! Bizim öyle hassas bir toplumumuz var ki, psikiyatri ünitesine gidene hemen "deli" damgası yapıştırıverir! Gel de git psikiyatriste! Bir de madalyonun öbür yüzü var. Hadi diyelim ki hasta yakınları tarafından ikna edildi ve doktora gitti. Her şey hallolmuyor ki! Psikiyatrın o hastayı dinlemesi lazım. Onun öyle bir lüksü yok. Zaman fakiri! 5 dakika içinde ne yaptı yaptı. Ardından "sıradaki" deyip kapıda bekleyen bir diğer hastayı çağırması lazım. O kısa sürede sadece reçete yazmaya imkan buluyor psikiyatr. Şartlar üç aşağı beş yukarı böyleyken o hastanın sağlığına kavuşma şansı mı olur? Olmuyor tabii. Ancak 10 hastadan biri iyileşebiliyor! Bu oranın artması için psikiyatrın hastasını doğru dürüst muayene etmesi lazım. Psikoterapi uygulaması lazım. Sık sık kontrole çağırması lazım. Hani? Performans uygulaması var. Psikiyatrın az zamanda çok hasta bakmasını istiyor bu sistem. Reçete yaz, gönder! Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Psikiyatri Klinik Şefi Doç. Dr. Nesrin Dilbaz üzgün olduğunu söyledi. Hasta, hasta yakını ve psikiyatr. Bir taraf tedavi imkânına kavuşamadığı için yakınıyor. Diğer taraf ise tedavi edemediği için üzgün. Sağlık Bakanlığı tarafı ne diyor bilmiyorum! Ruh sağlığı bozulan hastanın hem kendisine hem de çevresine zarar verme ihtimali oldukça yüksek. En basiti yakınlarına sevgi göstermez. Küçümseme, alay etme, ya da cezalandırma. Bunların hepsini yapabiliyor ruh hastası. Ya şiddet? En fenası o! Uyuşturucu bağımlılığı ve intihar da var tabii. Kendilerine şiddet uyguladıkları gibi çevrelerine de uyguluyorlar! Kadına yönelik şiddet konusunda medyanın hassasiyet gösterdiğine şahit oluyoruz. Fevkalade iyi tabii. De.. yeterli değil! Şiddete maruz kalanı koruyup kollamakla iş bitmiyor çünkü. Şiddet uygulayanın tedavi edilmesi için de baskı yapmak lazım. Bir de travma sonrası stres bozuklukları var. Deprem, yangın ve sel baskını gibi afetlerden sonra yaşanan travmalar... Hakeza Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da askerlik yapan ve terörle iç içe yaşayan askerin durumu. Bari bu gençler rehabilitasyona tabi tutulsalar ama ne gezer! Maalesef yok öyle bir uygulama. Son söz: Sakın ha sakın hasta olmayın. Hele ruh hastası hiç olmayın! Bunu ancak kendinizi ve çocuklarınızı şiddet ortamlarından uzak tutmakla başarırsınız. Unutmayın!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.