Vücuttaki yağ miktarının artması, "obezite" olarak adlandırılıyor. 30 kg/m2 üzerine çıktın mı risk sınırına girdin demektir! Obez'sin yani. Peki, Yağ oranının arttığını nasıl bileceğiz? Basit aslında. Kütle indeksine bakmak kafi. Kendimden bir örnek vereyim. 90 kiloyum. Boyum da 1 metre 87 santim. Boyumun karesini alıyorum: 1.87x1.87=3,4969. 90'ı, yani ağırlığımı elde ettiğim bu rakama bölmekle obezite riskimi bulmuş oluyorum: 25,7370. Obezite riskim yok, demek ki. Ancak, bu yeterli değil. Dağılımı da önemli. Bel çevresi kadınlarda 88 santimin, erkeklerde ise 102 santimin üzerine çıktı mı vay ki, vay! Bu durum Obezite ile ilişkili hastalıklar yönünden riske işaret ediyor ki, çok dikkat etmek lazım. Siz siz olun fazla kilonun hamalı olmayın. Hele Obez, hiç olmayın! Obezite çok tehlikeli çünkü. Kalp hastalığı... diyabet... hipertansiyon... inme... kolesterol ve lipid bozuklukları... kanser... uyku apnesi... eklem hastalıkları.... karaciğerde yağlanma... depresyon gibi psikolojik bozukluklar.... hepsinin temelinde obezite mereti yatıyor. Dünyada bir milyardan fazla insanda, en az 300 milyonu obezite düzeyinde olmak üzere kilo fazlalığı var. Tehlikenin boyutu çok büyük yani. Yılda yaklaşık 40 bin kişi obeziteden dolayı hayatını kaybediyor. Obezite ile mücadeleye yönelik 120 milyar doların üzerinde yapılan sağlık harcaması da cabası! Türkiye'de obezite sıklığı kadınlarda yüzde 35, erkeklerde yüzde 25 civarında. Hiç de küçümsenecek bir oran değil yani. Obezite fizyolojik, psikolojik, sosyolojik, kültürel ve ekonomik düzeyde tüm dünyayı tehdit eden önemli bir sağlık meselesi. Birçok ülkede obez olan insanların işe alınmaması yönünde ciddi teklifler yapılıyor. Bu illete yakalanmamak için ilk kural beslenme alışkanlığına dikkat etmek. Hele, genetik faktörlerden kaynaklanan bir durum varsa kesinlikle dikkat gerekiyor. Ha, şunu da söyleyeyim. "Rejim yapacağım" diye, sakın kısa sürede kilo vermeye kalkışmayın. Kilo kaybı sağlamak için uzun vadeli plan yapmak gerekiyor. Ayrıca, dengeli beslenme hususunu da asla göz ardı etmemek lazım. En doğru yol doktor kontrolünde yürünen yoldur. Bir Diabetes Mellitus var. Diabetes vücuttaki insülin yokluğundan kaynaklanıyor ise buna "Tip 1" adı veriliyor. Şayet, insülin direncinde bozulma var ise buna da "Tip 2" deniyor. Diabetes Mellitus sıklığı dünyada hızla artıyor. Bu hastalığın nedeni yine obezite. Hangi taşı kaldırsan altından Obezite çıkıyor, sizin anlayacağınız. Bilhassa erişkin yaş grubunda daha sık rastlanıyor: Yüzde 7. Genel nüfusta ise yüzde 3-4 düzeyinde. Bazı araştırmalar Türkiye'deki erişkin yaş grubunda yüzde 12 Diabetes Mellitus riski olduğunu gösteriyor. Ki, felaket! Ya halk arasında "Zengin Hastalığı" olarak bilinen "Gut Hastalığı"na ne demeli? Alkol kullanımı ve obezite ile tetiklenen bu hastalığa yakalanan hasta, bir de yüksek protein içerikli beslenmenin esiri olmuşsa; hastalık zirve yapıyor. İyi tarafı, tedavisi mümkün. Eskisi gibi katı diyetler de uygulanmıyor ayrıca. Her türlü et, ürik asit düzeyini yükseltiyor. Az yağlı süt ürünleri, tahıl ve sebzelerde bulunan proteinler ise yükseltmiyor. Bunlara dikkat etmek lazım.