Geçen yazımda Türkiye'nin sanayileşme iddiasını bir kenara koyup tarım, finans ve hizmet sektörüne yoğunlaşması gerektiğini söylemiştim. Şimdi gelelim neden böyle dediğime. Hemen belirteyim ki, sanayileşmeye duyduğum düşmanlıktan dolayı kaleme almadım bu makaleyi. Dünya global bir köy oldu. Müthiş bir rekabet yaşanıyor. Marka olan ve kendini yenileyenler ayakta kalıyor, ulusal pazarlara sıkışıp kalan üreticiler ise bir bir eleniyor. Boeing ve Airbus varken uçak üretmenin ne anlamı olabilir ki? Ekonomik yönü hiç yokken hem de! Fakat, bir uçak 4-5 milyon parçadan meydana geliyor. Airbus'un durumunu pek bilmiyorum ama Boeing, Türkiye'de iş yaptığı firma sayısını arttırmak için elinden geleni yapıyor. Anadolu'nun her yerinde iş ortağı arıyor. Uçak üretmek akıl kârı değil ama pekâlâ bu firmalara parça üretilebilir. Man, Mercedes veya Mitsubishi gibi dev firmalar varken otobüs üretmeye kalkışmak akıl kârı mı? Bence değil. Hem de hiç değil! Dünyanın dört bir bucağına yayılmış ve her tarafı satış ağları ile örmüş bu firmalarla rekabete kalkışmanın ne ülkeye, ne firmaya, ne de o işe kalkışan kişiye faydası olmaz. Hem de hiç olmaz. Fakat, montajı ve yedek parçaları pekâlâ yapılabilir. Yapan kazınır da. Volkswagen, Audi, Mercedes, BMW, Porsche ve Toyota... varken otomobil üretimine girişmek de öyle. Fakat niye yedek parça üretilmesin? Yahut da o otomobillerin bir serisi, onların teknolojisiyle neden üretilmesin? Bayer, Pfizer, Novartis ve Merck gibi ilaç devlerine rakip çıkmanın mantığı ne? Ben bunları söyledikçe, sinirlerinizin gerildiğini; dişlerinizin gıcırdadığını duyar gibiyim. Canınız sıkılıyor. Ama sorarım size; söylediklerimde gerçek yapı yok mu? Boş hayallerle uğraşmanın bize hiç faydası olmadı. Olmaz da. Hayal kurmak elbette ki kötü bir şey değil ama hayal dahi olsa, içinin dolu olması lazım. Bugün bir hastalığa karşı ilaç geliştirmek için birkaç milyar dolar ar-ge harcaması yapmak gerekiyor. Başka sektörler için de geçerli bu. İstenilen sonucu almamak gibi de bir riski var bu işin! Türkiye'nin bu riski göze alıp ar-ge yatırım yapmak için yeterli fonu var mı? Madem yok, o halde elindeki imkânlarla ne yapabileceğine bakacaksın! Benim demek istediğim işte o. Gücün neye yetiyorsa onu yapacaksın. Yapabildiğinin de en iyisini yapacaksın ama. Evet, Türkiye'nin çok büyük sermaye birikimi yok ama müthiş bir insan kaynağı var. Vasıflı hâle getirmek lazım onları. Eğit o gençleri ve hizmet sektöründe istihdam et. Dolayısıyla, turizm, lojistik, yazılım ve tarım Türkiye'nin yapabileceği en kolay işler. Bunları doğru yaptığı takdirde Türkiye'nin sırtı yere gelmez. İlaç üretiminde iddialı olmayabilir ama ilaç depoları ile Asya pazarını dahi kontrol altına alabilir. Hastane zincirleri kurup sağlık turizminde iddialı duruma gelebilir. Tekstil Türkiye'nin vazgeçilmezi. Sektöre sahip çıkmak lazım. Türkiye bugüne kadar her şeyi yapmaya kalkıştı, fakat, hiçbirinde başarılı sonuç elde edemedi. Halbuki, doğru planlama ve doğru strateji ile Türkiye dünyanın en gözde ülkesi olur. İşte ABD ve Avrupa. Nüfus yaşlanmış. İstihdam pahalı. Elindeki sermayeyi yatırıma dönüştüremiyor. Türkiye'ye gelip yatırım yapmak için can atan çok sayıda batılı şirket var. Fakat, Türkiye'nin savrukluğu ve plansızlığı onları daha doğuya, Çin ve Hindistan gibi ülkelere gidip oralarda yatırım yapmaya sevk ediyor...